11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 44

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Türkçe dersi dinlenirken; öğretmenin anlattıkları dinlenmeli, önemli yerlerin altı çizilmelidir. Türkçe dersinde konular birbiri ile bağlantılıdır. Bu nedenle konular arasında köprü kurulmaya çalışılmalıdır. Derste öğretmenin verdiği örneklere yenileri eklenmeye çalışılmalıdır. Tüm sınavlarda soru sayısı en fazla olan ders olduğu için bu dersin önemi iyice kavranmalı ve önemsiz görülerek ihmal edilmemelidir.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

8.Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Yayınları Çalışma Kitabı 44.Sayfa Cevapları

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 45

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Bireysel çalışmalarda işlenen konular evde tekrar edilmeli ve bolca soru çözülmeli, anlaşılmayan yerler kitaplardan bir kez daha çalışılmalıdır. Çokça kitap okunmalı ve yorum gücü geliştirilmeye çalışılmalıdır. Kavram, yargı ve düşünce seviyesinde dil gelişimini sağlayacak alıştırmalar yapılmalı, konular gözden geçirilmelidir. Konu içeriklerinin çözülen soru sayısından daha önemli olduğu unutulmamalıdır.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:


SAYFA 45


ÖLÇME DEĞERLENDİRME CEVAPLARI

A.Aşağıdaki soruları sözlü olarak cevaplayınız. 

Tanzimat dönemiyle Türk şiirinde ortaya çıkan yenilikler nelerdir ?

CEVABI:



Tanzimat dönemi şairleri niçin daha çok Fransız şairlerinden etkilenmişlerdir ?

CEVABI: 


C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. E AHMET MİTHAT EFENDİ

2. C NAMIK KEMAL

3. D 

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 46

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Sınavı gerçekten kazanmak istiyor muyum: Öncelikle bu soruyu kendinize mümkünse tuvalette veya gece uyumadan hemen önce kendinizle baş başa kaldığınızda sorun. Bu soruya vereceğiniz cevap sizin sadece Türkçe dersinde değil diğer derslerde de kaderinizi belirleyecektir. Eğer gerçekten bu sınavı kazanmak gibi bir amacınız yoksa, sadece çevrenin baskısı ile bu sınava giriyorsanız Türkçeden başarılı olma ihtimaliniz çok düşüktür. Unutmayın, başarı ancak kendi isteğimiz neticesinde oluşur.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

SAYFA 46
OLAY ÇEVRESİNDE GELİŞEN EDEBİ METİNLER

4A. ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER (ROMAN ,HİKAYE)

ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

  1. Olay çevresinde gelişir.
  2. Yapı unsurları vardır(olay, kişi, zaman, yer).
  3. Yazar eserini oluştururken ilahi, kahraman gözlemci bakış açısını kullanır.
  4. Betimleme, öyküleme vb. anlatım türleri kullanılır.
  5. Masal, destan, halk hikâyesi, anonim, sözlü gelenek ürünü, mesnevi, hikâye, roman türleri ise yazarı belli eserlerdir.
  6. Kişileri başkahraman ve tali karakter ve tip olarak gruplandırılabilir.
  7. Dilin şiirsel işlevi kullanılır. Metinler içinde dilin diğer işlevleri de vardır.
  8. Giriş, gelişme, sonuç bölümleri vardır.
  9. Metnin özelliğine göre üslubu da değişir.

HAZIRLIK

1) Anlatmaya bağlı edebi metinleri İnceleme Yöntemi

ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

  1. Olay çevresinde gelişir.
  2. Yapı unsurları vardır(olay, kişi, zaman, yer).
  3. Yazar eserini oluştururken ilahi, kahraman gözlemci bakış açısını kullanır.
  4. Betimleme, öyküleme vb. anlatım türleri kullanılır.
  5. Masal, destan, halk hikâyesi, anonim, sözlü gelenek ürünü, mesnevi, hikâye, roman türleri ise yazarı belli eserlerdir.
  6. Kişileri başkahraman ve tali karakter ve tip olarak gruplandırılabilir.
  7. Dilin şiirsel işlevi kullanılır. Metinler içinde dilin diğer işlevleri de vardır.
  8. Giriş, gelişme, sonuç bölümleri vardır.
  9. Metnin özelliğine göre üslubu da değişir.

2.Destan örnekleri

ÖZET:

Günlerden bir gün Ay Kağan bir erkek çocuk doğurur.Doğan çocuğa Oğuz adı verilir. Bu çocuk çok kısa bir sürede büyür, yiğit olur.

O çağda, halka zarar veren bir canavar vardı. Oğuz bu canavarı avlamak istedi.

Günlerden bir gün kargı, yay, ok, kılıç ve kalkanla ava gitti. Ormanda bir geyik ele geçirdi, onu söğüt dalı ile bir ağaca bağladı ve oradan uzaklaştı. Tan ağarırken gelip gördü ki canavar geyiği yemiş.Sonra Oğuz Kağan bir ayı tuttu, onu altın kuşağı ile ağaca bağladı gitti.Tan ağarırken geldiği zaman canavarın ayıyı da yiyip gittiğini anladı. Bu kez o ağacın dibinde kendisi durdu. Canavar geldi ve başı ile Oğuz’un kalkanına vurdu. Oğuz kargı ile canavarı öldürdü. Kılıcı ile başını kesti, alıp gitti.

Yine günlerden bir gün Oğuz Kağan bir yerde Tanrıya yalvarmakta idi. Karanlık bastı göktenbir ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı. Oğuz Kağan oraya yürüdü ve gördü ki o ışığın içinde yalnız oturan bir kız vardı. Oğuz Kağan onu görünce aklı gitti; sevdi ve aldı. Günlerden ve gecelerden sonra kız, üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gün, ikincisine Ay, üçüncüsüne Yıldız adını koydular.

Yine bir gün Oğuz Kağan ava gitti. Göl ortasında ağacın kabuğunda yalnız başına oturan çok güzel bir kız gördü. Oğuz Kağan onu görünce aklı başından gitti; sevdi ve aldı. Günlerden ve gecelerden sonra kız, üç erkek çocuk doğurdu. Birincisine Gök, ikincisine Dağ, üçüncüsüne Deniz adını koydular.

Bundan sonra Oğuz Kağan büyük bir şölen verdi. Oğuz Kağan kırk masa ve kırk sıra yaptırdı. Türlü yemekler, türlü şaraplar, tatlılar ve kımızlar yediler içtiler. Ondan sonra Oğuz Kağan dört yana buyruklar yolladı, bildiriler yazdı ve elçilere verip gönderdi.

Bu bildirilerde şöyle yazılıydı:”Ben Uygurlar’ın kağanıyım ve yeryüzünün dört köşesinin kağanı olsam gerektir. Sizden itaat dilerim”.

Oğuz Kağan dünyanın dört bir tarafına ordularıyla gider, karşılaştığı yerlerdeki Türk boylarına isimler verir ve birçok ülkeyi pek çok çarpışmadan sonra ve kendi yurduna katar.

Oğuz Kağan ihtiyarlayınca yurdunu “Boz Oklar” ve “Üç Oklar” diye anılan oğulları arasında paylaştırdı.

OLAY ÖRGÜSÜ:

  • Oğuz Kağan’ın doğumu
  • Oğuz Kağan’ın büyümesi
  • Oğuz Kağan’ın gergedanı öldürmesi
  • Oğuz Kağan’ın evlenmesi
  • Oğuz Kağan’ın çocuklarının olması
  • Oğuz Kağan’ın beyleri bir araya toplaması
  • Oğuz Kağan’ın rüya görmesi
  • Oğuz Kağan’ın çocuklarını doğuya ve batıya göndermesi
  • Oğuz Kağan’ın ülkeyi çocuklarına paylaştırması

    DAHA AYRINTILI OLAY ÖRGÜSÜ:

    METNİN OLAY ÖRGÜSÜ

  •  Ay Kağanın oğlunun olması, onun büyüyüp olağanüstü özellikleri olan bir yiğit olması.
  • Oğuz Kağan’ın yiğitliğini ortaya çıkaracak şekilde bazı hayvanları korkmadan öldürmesi.
  •  Oğuz Kağan’ın gökten bir ışık halesiyle inen güzel bir kızla evlenip ondan üç erkek çocu­ğunun olması.
  • Oğuz Kağan’ın ağaç kovuğunda gördüğü kızla evlenip ondan üç erkek çocuğunun olması.
  • Oğuz Kağan’ın büyük kağan olması.
  • Oğuz Kağan’a Altun Kağan ve Urum Kağan’ın itaat etmeleri.
  • Oğuz Kağan’ın kendine itaat etmeyen ülkelere sefere çıkması, kutsal bir kurdun orduya yol göstermesi.
  •  Oğuz Kağan’ın savaşı kazanması, Uruz beyin memleketine gitmesi, beyin ona itaat edip Saklap adını alması.
  •  İdil nehrini geçerken ağaçlardan sal yapan kişiye Kıpçak Bey adını vermesi.
  • Oğuz Kağan’ın dağa kaçan atını bulup ona getiren kişiye Karluk adını vermesi.
  •  Duvarları altından, çatısı demirden, pencereleri gümüşten evin kapısını açan Tömürdü Kagul adlı kişiye Kalaç adını vermesi.
  •  Çürçet Kağan ve onun halkıyla savaş etmesi ve onları yenmesi.
  •  Bu memleketten alınan ganimetleri taşımak için kağnı yapan kişiye Kangalug adını ver­mesi.
  • ž Oğuz Kağan’ın, Masar Kağanla savaş yapıp onu yenmesi.
  • Uluğ Türük’ün rüya görmesi ve rüyasını Oğuz Kağan’a anlatması.
  •  Üç oğlunu gün doğusuna, üç oğlunu gün batısına göndermesi.
  •  Oğulların altın bir yayla, üç gümüş ok bulmaları.
  • Oğuz Kağan’ın kurultayda ülkeyi oğullarına paylaştırması.

TEMA:

Oğuz Kağan Destanı’nın teması: Kahramanlık

Tarihle İlişkisi: İslamiyet öncesi Türkler savaşçı bir millet oldukları için işlenin tema ile tarih arasında bir ilişki vardır.

İnsanlıkla İlişkisi: Oğuz Kağan’ın Türk beylerini bir araya toplayarak onlara fikir danışması, oğullarını eğitmesi destanın gerçekle olan ilişkileridir. Oğuz Kağanın bu davranışı insani olan davranışlardır.  Tema kahramanlık olduğu için insani ilişkilerin iyi olması savaşların kazanılmasında önemli bir unsurdur.

Mitoloji ile ilişkisi: Oğuz Kağan destanında kadın, ağaç, ışık, rüya, ok-yay, uluğtürk gibi birçok mitojik öge vardır. Bu yönden destan mitoloji ile yakından ilişkisi vardır.

Hayatla ilişkisi: Oğuz Kağan destanı hayatın içinde olan bir destandır. Bir aile yaşamı vardır. Bu yönüyle hayatla ilişki içindedir.

KİŞİLER VE ÖZELLİKLERİ 

Destanda pek çok kişi yer almaktadır. Ama bu kahramanlar, Oğuz Kağan’ın niteliklerini ortaya çıkarmak için vardır.

 Ay Kağan: Oğuz Kağan’ın annesi. 

Göğün ve yerin kızları: Oğuz Kağan’ın eşleri.

 Gün, Ay, Yıldız; Gök, Dağ, Deniz: Oğuz Kağan’ın çocukları; ölümünden sonra ülke­sini paylaştırıp onlara emanet etmiştir.

Altun Kağan: Oğuz Kağan’ın hükümdarlık ilanından sonra ona bağlılığını bildiren kağan.

 Urum Kağan: Oğuz Kağan’a itaat etmeyen ve onunla savaşıp yenilen kağan. 

Uruz Bey: Urum Kağan’ın kardeşi. 

Uruz Bey’in oğlu (Saklap): Oğuz Kağan’a itaat eden ve şehrini saklayan yiğit.

 Uluğ Ordu Bey (Kıpçak): Sal yaparak İdil nehrini Oğuz Kağan’a ve ordusuna aştıran bey. 

Bey (Karluk): Oğuz Kağan’ın atını kaçtığı dağdan getiren bey. Tömürdü Kağul (Kalaç): Oğuz Kağan’ın sefer sırasında rastladığı evin kapısını açan er.

 Çürçed Kağan: Oğuz Kağan’a itaat etmeyen ve savaşta Oğuz Kağan tarafından öldü­rülen kağan.

 Barmaklığ Çüsun Billig (Kanglı): Savaş ganimetlerinin taşınması için kağnı yapan er.

 Masar Kağan: Barkan ilinin kağanı. Oğuz Kağan’a itaat etmemiş ve yapılan savaşı kaybedince kaçmıştır. 

Uluğ Türük (Tüşimel): Rüyasında altın bir yay ve üç gümüş ok gören, Oğuz Kağan’ın öğüdünü tuttuğu bilge.
Olay örgüsünü de dikkate alarak Oğuz Kağan’ın destanda üstlendiği rolü tarihimizde üstlenmiş bir kaç lider daha vardır. Oğuz Kağan’ın tarihte üstlendiği rolü, II. Göktürk Devleti’ni kuran, Türkleri Çin esaretinden kurtarıp tek bayrak etrafında toplayan Kutluk Kağan, Selçuklu devletini kuran Selçuk Bey ve Alparslan, cihan impara­torluğu kuran Osman Gazi ve bir imparatorluğun yıkıntılarından bir devlet çıkaran Ata­türk üstlenmiştir.

Oğuz Kağan, dinamik bir “tip”tir, olağanüstü özellikleri olan bir devlet yöneticisidir. Bu tip günümüzdeki sosyal ve toplumsal yapıdan çok farklıdır. Gerçek hayatta bu tipe rastlanmaz.

MEKANLAR VE ÖZELLİKLERİ

Mekan olarak Orman ismi geçmektedir.

Metinde belli mekân tasviri yapılmamış. Orman ismi zikredilmiştir. Gün doğusu ve gün Batısı isimleri yer ismi olarak kullanılmıştır.
Muz Dağı:Oğuz Kağan’ın ordusunun kırk günde aştığı bir dağ.
İdil nehri ve kıyıları:Oğuz Kağan’ın ve ordusunun sallarla geçtiği,Uluğ Ordu Bey’in ”Kıpçak” adını almasına sebep olan nehirdir.
Dağ:Oğuz Kağan’ın atının kaçtığı dağ.
Ev:Tasvirlerle anlatılmıştır.Tömürdü Kağul’un ”Kalaç” adını almasına sebep olan ev.
Çürçed İli:Tasvirlerle anlatılmıştır.

MEKAN ANLATIMINA METİNDEN ÖRNEKLER:

Bu çağda! Bu yerde!

Bir büyük orman vardı, Oğuz yurdundan içre,

Ne nehir, ne ırmaklar akardı bu orman içre.

Ne çok av hayvanları, ormanda yaşar idi,

Ne çok av kuşları da üstünde uçar idi!

Ormanda yaşar idi, çok büyük bir gergedan,.

Sabah olunca gördü, kendinden büyükleri,

Çağırtarak getirtti, kendinden küçükleri.

“Gün, Ay ve Yıldız sizler, gidin gün doğusuna,

Gök, Dağ ve Deniz siz de gidin gün batısına!

Mekânlar destanın içeriğine uygun olarak seçilmiştir.

ZAMAN VE ÖZELLİKLERİ

Zaman olarak “bu çağ” kavramı geçmektedir. Belli bir tarih ve dönem adı geçmemektedir. Sadece zamanı ifade eden sabah olunca, sabah, biraz sonra gibi zaman ifade eden kavramlar geçmektedir.

 Zaman ne şekilde anlatılmıştır?

Metindeki olaylar ve zaman çok hızlı geçmektedir. Zamanın hızlı geçmesi destanların önemli özelliklerinden biridir.

Geldi ana göğsüne, aldı emdi sütünü,

İstemedi bir daha, içmek kendi sütünü

Pişmemiş etler ister, aş, yemek ister oldu!

Ansızın dile geldi, söyler, konuşur oldu!

Kırk gün geçtikten sonra, yürür oynaşır oldu!

ZİHNİYET UNSURLARI

“Güder at sürüleri, tutar atlara biner, / Daha bu yaşta iken çıkar avlara gider.”, “Sağ yanında Bozoklar, sol yanında Üçoklar, / Oturup eğlendiler, kırk gün kırk geceden çok.”, “Oğuz böldü yurdunu, verdi evlatları­na,” ve “Borcumu Gök Tanrı’ya / Veriyorum artık ben, sizin olsun bu yurdum.” dizelerinden yola çıkarak Oğuz Kağan Destanı adlı metnin ait olduğu dönemin sosyal, siyasi, dinî ve ekonomik hayatı hakkında hangi sonuçlara ulaşabileceğimizi sözlü olarak ifade ediniz.
Masal örnekleri

MASAL ÖRNEĞİ-1
KIYMETLİ TUZ

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Pire berber iken, deve tellal iken, ben anamın beşi­ğini tıngır mıngır sallar iken. Tıngır elek, tıngır felek demişler, bu masalı şöyle anlatmışlar.

Bir varmış, bir yokmuş, evvel zamanda bir padişah ile bunun üç kızı varmış. Bir gün bu padişah kızlarını başına toplamış, beni ne kadar seversiniz? demiş. En büyük kız “Dünyalar ka­dar…”, ortanca kızı “Kucak kadar…”, küçük kızı da “Tuz ka­dar…” severim demiş.

Padişah küçük kızın cevabına çok sinirlenmiş, İnsan tuz ka­dar sevilir mi demiş, ardından küçük kızını cellâda teslim et­miş. Cellât, kızı kesmek için dağa götürmüş. Kız cellâda yal­varmış, “Sen de babasın, bana kıyma!” demiş.

Cellât, kızın yalvarmalarına dayanamamış, onun yerine bir hayvan kesmiş, kızın gömleğini kesilen hayvanın kanına bulayıp padişaha getirmiş.

Küçük kız yollara düşmüş. Az gitmiş, uz gitmiş, bir köye ulaş­mış. Orada köyün zenginlerinden birine kul köle olmuş, büyü­müş, çok güzel bir kız olmuş. Güzelliği ilden ile dilden dile yayılmış, kısmet bu ya, bir başka padişahın oğluyla evlenmiş. Aradan bir hayli zaman geçmiş, başından geçenleri kocası­na anlatmış, “Babamları yemeğe çağıralım.” demiş. Kocası da “Olur.” demiş. Gereken hazırlıklar yapılmış, padişah baba­sı ziyafete çağrılmış.

Kızın padişah babası söylenen ziya­fete gelmiş. Padişah ve beraberindekiler sofraya oturduğun­da yemekler sırayla gelmeye başlamış. Ama kız, aşçısına bü­tün yemeklerin tuzsuz olmasını tembih etmiş. Padişah hangi yemeğe saldırdıysa eli geri gitmiş, yemeklerin hiçbirini yiyememiş.

O sırada küçük kızı padişahın sofrasından ayağa fırlamış. “Padişahım, duyduğuma göre sen küçük kızını, seni tuz ka­dar seviyorum dediği için öldürtmüşsün.” demiş. Padişahın söz söylemesine fırsat vermeden “İşte o küçük kız benim.” demiş ve “Bütün yemekleri tuzsuz yaptırdım ki kıymetimi anlayasın.” sözlerini eklemiş. Padişah yaptığından utanarak kü­çük kızının boynuna sarılmış, tuzun ne kadar kıymetli olduğu­nu anlamış. Ondan sonra yeni bir dönem başlamış.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.
Halk hikayesi örnekleri:

KEREM İLE ASLI HİKAYESİ AYRINTILI İNCELEME 

ÖZET:

Kerem, Isfahan şahının oğludur. Şahın hazinedarlığını yapan Ermeni Keşiş’in kızı Aslı’yı sever. Şah, Keşiş’ten kızı oğluna ister. Keşiş, Müslüman’a kız vermek istemezse de, şahın dileğini açıkça reddedemediği için bir mühlet diler, mühlet sona ermeden karısını ve kızını alıp memleketten gizlice kaçar. Bunun üzerine Kerem de, Aslı’nın peşinden yollara düşer. Kuzeybatı İran’ın, Kafkasya’nın ve Doğu, Orta ve Güneydoğu Anadolu’nun bir çok şehir, dağ ve yaylalarını böylece dolaşır. Yanında sadık arkadaşı Sofu vardır. Elinde sazıyla, diyar diyar dolaşan bir âşık olmuştur. Her gittiği yerde
rastladığı kimselere, dağlara, taşlara, ırmaklara, dağlardaki hayvanlara saz çalar, onlardan Aslı’nın izini sorar. Yıllarca süren bu gurbet ateşinde pişe pişe olgunlaşır, keramet sahibi bir “halk âşığı” olur. Tanrı onun her dileğini yerine getirir, önüne çıkan engeller kalkar, dağların karı, dumanı gider, ırmaklar geçit verir, beddua ettiği kimseler ya da nesneler harap olur. Yıllarca kovaladıktan sonra Kayseri’de onlara yetişir. İlkin kızdan yüz bulamaz. Kendi sevgisinin üçte birini olsun Aslı’ya vermesini Tanrı’dan diler; duası kabul olunur, Alsı da Kerem’e âşık olur. Bir gece gizlice kaçmak isterlerse de buluşamazlar. Keşiş’in ahbabı olan Kayseri Beyi’nin adamları Kerem ‘i tutarlar; Kerem “Hak aşığı” olduğunu ispat edince, Bey, Keşiş’e kızı Kerem’e vermesini emreder. Keşiş, Kayseri’den kaçar, Kerem yine peşlerine düşer. Nihayet, Halep’te onlara erişir. Halep Paşası’na kendini sevdirir. Paşa Keşiş’i zorlayarak, kızı Kerem’e vermeye razı eder. İki sevgilinin nikâhları kıyılır. Kızını Kerem’e yâr etmemeğe ahdetmiş olan Keşiş; Aslı’ya, son düğmesine kadar çözüldükten sonra tekrar kendiliğinden iliklenen sihirli bir gömlek giydirir. Kerem, Aslı’nın düğmelerini bir türlü çözemez, ateşli bir ah çeker, yanıp kül olur. Aslı dağılan külleri saçıyla toplarken bir kıvılcım da onu tutuşturur. Böylece, iki sevgilinin ancak külleri birbirine kavuşur.

Kerem ile Aslı Hikayesinin Tahlili: 

Halk hikâyeleri İslami dönemde oluşmuş edebi eserlerdir. Bu hikâyelerde Müslüman halkın sosyal hayatının, kültürel yapısının ve inanışlarının izlerini görmek mümkündür. “Kerem ile Aslı” hikâyesinde Kerem, Müslüman; âşık olduğu kişi keşişin kızıdır. Hikâye boyunca bu dini farklılıktan kaynaklanan çatışmayı görmekteyiz. Kerem’in Hak âşığı olması, keramet (olağanüstülük) göstermesi de hikâyedeki dini anlayışı yansıtır. Hikâyede geçen “şah”, “bey” gibi kavramlar dönemin siyasi yapısını yansıtır. Kerem’in elinde sazıyla diyar diyar gezip şiirler söylemesi ise dönemin sanat anlayışını yansıtır. Bilindiği gibi saz şairleri sazlarıyla gezer ve şiirler söylerler. Ayrıca bu dünyada kavuşamayan âşıkların diğer dünyada kavuşacaklarına dair halk inanışını da bu hikâyede görmekteyiz.

Metin ve Yapı

Anlatmaya bağlı metinler; olay örgüsü, kişi, mekân ve zaman öğelerinden oluşur.

  1. Olay Örgüsü: Hikâye boyunca canlı bir olay akışı göze çarpar. Keşişin kızını alıp uzaklaşması, Kerem’in onlara yetişmesi, Aslı’nın da Kerem’e âşık olması, kaçmak istemeleri, kaçamamaları, evlenmeleri, kavuşamamaları ve her ikisinin de ölmesi… gibi olaylar hikayedeki olay örgüsünü oluşturur. Hikâyede merak öğesi sürekli canlı tutulmuştur.

METNİN OLAY ÖRGÜSÜ MADDELER HALİNDE

  • METNİN OLAY ÖRGÜSÜ
  • Koca Han ve eşinin çocukları olmaz. Koca Han’ın, Hıristiyan hazinedarı “Keşiş” ile karısı İriskin’in de çocukları olmaz.
  • Sultan, Keşiş karısına “benim bir oğlum, senin de bir kızın olursa, oğluma verir misin?” diye sorar. İriskin de kabul eder.
  • Sultanın nur topu gibi bir oğlu, İriskin’in de nar tanesi gibi bir kızı olur. Oğlana “Ahmet Mirza”; kıza İsa Gülü adını verirler.
  • Keşiş, sözünden cayar ve sultana kızın öldüğünü söyler.
  • Yıllar geçer, Mirza büyür, okula gider. Çok zeki olan Mirza ‘ya ders arkadaşı olarak Sofu isimli bir arkadaş verirler.
  • Mirza, ava çıktığı bir gün, bir bahçeye girer. Rüyasında âşık olduğu sözlüsünü görür.
  • Kerem onulmaz bir derde düşer. Babası, Aslı’yı vermesi için Keşiş’e baskı yapar.
  • Keşiş görünüşte razı olur ama düğün günü kızını ve karısını alıp ortadan kaybolur.
  • Kerem de ana babasından helallik alıp can dostu Sofu ile birlikte yollara düşer.
  • Kayseri’ye ulaşırlar.
  • Keşişin karısının dişçilik yaptığını öğrenirler. Kerem diş çektirme bahanesiyle Aslı’yı görmeye gider.
  • Hesna Bacı, Kerem ile Aslı’yı buluşturur.
  • Kayseri Bey’i ve adamları önce Kerem’i yakalarlar. Sonra babasını tanıdığı için Kerem’den özür diler. Keşiş’in gözünü korkutup Aslı’yı vermeye ikna eder.
  • Düğün yapılır.
  • Keşiş, Aslı’nın elbisesine büyü yapmıştır. Geceden sabaha kadar elbisenin düğmelerini çözdükçe düğmeler tekrar iliklenir.
  • Kerem ah çeker. Ağzından çıkan yeşil bir alevle yanıp kül olur. Saçları tutuşan Aslı da yanar ve külleri Kerem’in külüne karışır.
  • Sofu bu külleri Erciyes’in bir köşesine gömer.
  • Küller içindeki iki kıvılcım, ateşten bir çekirdek olup filiz verir, dal verir, ulu bir ağaç olup yedi kat göğe yükselir.
  1. Kişiler: Olaydaki temel kahramanlar Kerem ile Aslı’dır diyebiliriz. Olayın bütününde bu iki kişinin serüvenini görmekteyiz. Bunun yanında hikâyede ikinci derecede yer alan kahramanlar vardır: İsfahan Şahı, Keşiş, Sofu, Kayseri Bey’i, Halep Paşası. İkinci derecedeki kahramanlar olayın değişik aşamalarında hikâyeye dâhil olurlar.
Kişiler Özellikleri edebiyat fatihi
Kerem

Aslı

Aşkları  için her   şeyi göze alan yer yer olağanüstü özellikler gösteren tipler
Hükümdar Kerem’in babası, adil, güçlü ve cömert
Hanım Sultan Hükümdarın karısı
Keşiş Aslı’nın babası
Irıskin Aslı’nın annesi
Sofu Kerem’in can dostu
Kayseri Beyi

Ak sakallı ihtiyar

http://www.edebiyatfatihi.blogspot.com/

 

Kişiler Temsil ettikleri değer
Kerem Aşık
Aslı sevgili
Hükümdar Güç sahibi
Keşiş Zalim, kötü
Iriskin Zalim,Kötü
Sofu Vefalı dost

 


ZAMAN VE MEKÂN

ZAMAN
“Râviyân-ı ahbâr ve nâkilân-ı âsâr şöyle hikâyet ederler ki: O iller bizim iller, orada söylenen diller bizim diller iken İran başka İran, devran başka devranmış…” cümlesi hikâyenin hangi zamanda anlatıldığını net bir şekilde göstermez. Bu sözle­r, “hikâyeleri anlatan ve bu hikâyeleri başkalarına nakleden” anlamına gelen bir kalıp ifadedir. Zaman belirten diğer ifadeler şunlardır: ” Şehirlerden Isfahan şehrinde Koca Han derler bir han varmış.”, “Aradan dokuz ay, dokuz gün, dokuz saat geçti.”, “Akşamın bir vaktinde Pasinler’e girdiler.”, “Gel za­man git zaman küller içindeki iki kıvılcım, ateşten bir çekirdek olup filiz vermiş, dal vermiş…”

MEKANKerem ile Aslı hikâyesindeki mekânlar şunlardır: Bahçe, Lâleli Dağı, Zindan, Okul, Konak, Erciyes, Isfahan, Revan, Pasinler, Kars, Âşıklar kahvesi, Erzurum, Han, Sivas, Hasankale, Kayseri, Çalılık. Bu mekânların bazıları olayların geçtiği yerler olarak, bazıları ise sadece yer adı olarak geçmektedir. Kerem ve Aslı metnindeki mekânlar, hikâyedeki olayların mekânla birlikte değişebildiğini göstermektedir. Eğer hikâyenin mekân özellikleri değiştirilirse olay örgüsü de değişir. Örneğin Kerem, Erzincan’a değil de İstanbul’a gelseydi, hikâyedeki olaylar ve kişiler tamamen değişirdi. “Atlarını bir otele çekip kendileri de bir kafeteryaya girdiler. ” şeklinde mekân değişikliği yapılırsa olay örgüsü bozulur.

ÇATIŞMA VE TEMA

ÇATIŞMA VE TEMA

Metindeki temel çatışma, “iyi-kötü, kavuşma-ayrılık ” arasındadır. Metnin teması “âşk”tır. Bu tema, yani aşk ve âşıkların kavuşamamaları, Türk edebiyatı geleneğinde çok fazla işlenmiştir. Tema, metindeki temel çatışmanın en kısa ifadesidir.

Metinde üzerinde durulan tema “aşk”tır. Bu aşk öyle yücedir ki âşık kavuşma arzusuyla bütün engelleri aşmaya çalışır. Metinde Halk edebiyatına ait bir aşk anlayışı dile getirilmiştir. Aşk, kahramanı olgunlaştırmış, onu Hak aşığı ve şair yapmıştır. Şair aşkı uğruna sürekli dolaşıp durmuştur.

TEMEL İLTESİ:Metnin temel iletisi “Aşk insana her şeye göğüs germe ve her zorluğa katlanma gücü veren en yüce edebiyat fatihi duygulardan biridir.” Metindeki olay örgüsü ve kişiler iletinin somutlaştırılmasında ve metnin yapısının bütünlük kazanıp şekillenmesindeki temel unsurlardır.

Dil ve Anlatım
Hikâyede halkın anlayabileceği bir dil kullanılmıştır. Halk hikâyelerinde kalıplaşmış olan sözlere yer verilmiştir: Sazı aldı eline, bakalım ne dedi, aldı Kerem, deyip kesti, yola revan oldu gibi. Hikayedeki bazı Türkçe sözcükler bugün kullanılmaz olmuştur: Eyitti (söyledi), andan (ondan), yad (yabancı)… gibi. Yine hikâyede bazı fiiller bugünkünden farklı kullanılmıştır. Varam (varayım), soram (sorayım), halim ne ola (halim ne olacak)… gibi. Yine “yurdun” kelimesi bugünkü Türkçede “yurdunu” şeklinde söylenmektedir. Hikâyede Türkçe kökenli olmayan az sayıda sözcüğe de yer verilmiştir: çeşm, ser… gibi

Metin ve Gelenek
Metin halk hikâyeciliği geleneği içerisinde oluşturulmuştur. Halk hikâyelerinde “aşk” önemli konulardan biridir. Kendilerine “âşık” denen saz şairleri birçok yeri gezerek bu hikayeleri anlatırlardı. Anlatım sırasında olaylar düzyazıyla aktarılır, duygular şiir şeklinde ifade edilirdi. Bu anlatımlar saz eşliğinde gerçekleştirilirdi.

Anlam ve Yorum
Metinde aşk ve aşkın yüceliği, aşk uğruna her türlü zorluğa katlanılması gerektiği dile getirilmiştir. Aşka hemen her toplumda bir yücelik verilmiştir. Aşk o kadar yüceltilmiştir ki aşk hikâyelerine olağanüstülükler karıştırılmıştır. Bu aşk hikâyeleri dilden dile aktarılmış, insanlar acı çeken âşıkların acılarını kendi yüreklerinde hissetmiştir. Halkın hayal gücü, kavuşamayan âşıkları diğer dünyada kavuşturmuş, onların kavuşamamalarını bir türlü kabullenememiştir. Aşk, sevgi gibi kavramlar toplumların kenetlenmesinde, insanların birbirlerine merhametle yaklaşmasında oldukça önemlidir. Bu sebeple de insanlar hikâyelerinde, şiirlerinde ve diğer sanat ürünlerinde bu kavramları canlı tutmaya çalışmıştır.

Metin ve Yazar
Kerem ile Aslı hikâyesi diğer halk hikâyeleri gibi anonimdir. İlk söyleyeni bilinmemektedir. Halkın ortak hislerini yansıtır. Bunu da gerek halktan insanlar gerekse şairler kuşaktan kuşağa aktarmışlar, bunlar daha sonra yazıya geçirilmiştir.
Mesnevi örnekleri:

HARNÂME

Bir eşek var idi zaif ü nizâr

Yük elinden katı şikeste vü zâr

Gâh odunda vü gâh suda idi

Dün ü gün kahr ile kusuda idi

Ol kadar çeker idi yükler ağır

Ki teninde tü komamıştı yağır

Dudağı arkmış u düşmüş enek

Yorulur arkasına konsa sinek

Kargalar derneği kulağında

Sineğin seyri gözü yağında

Arkasından alınca palanı

Sanki it artuğıydı kalanı

Bir gün ıssı eder himâyet ana

Ya’ni kim gösterir inayet ana

Aldı palanını vü’saldı ota

Otlayurak biraz yürüdü öte

Gördü otlukta yürür öküzler

Odlu gözler ü ger(i)lü göğüsler

Boynuzu bazısının ay bigi

Kimin halka halka yay bigi

Ne yular derdi ne gam-ı pâlân

Ne yük altında haste vü nâlân

Acebe kahır u tefekkür eder

Kendi ahvalini tasavvur eder.

Ki biriz bunlarınla hilkatte

Elde ayakta şekl ü surette

Bunların başlarına taç neden

Bizde bu fakr ü ihtiyaç neden

Var idi eşek ferasetlü

Hem ulu yollu hem kiyâsetlû

Ol ulu katına bu miskin har

Vardı yüz sürdü dedi ey server

Sen eşekler içinde kâmilsin

Âkil ü şeyh ü ehl ü fâzılsın

Sen eşeksin ne şek hakîm-i eceli

Müşkilim var keremden etgil hal

Bugün otlukta gördük öküzler

Gerüben yürür idi göğüsler

Her birisi semiz ü kuvvetli

Yok mudur gökte bizim ulduzumuz

K’olmadı yeryüzünde boynuzumuz

Böyle verdi cevap pîr eşek

K’ey belâ bendine esir eşek

Dün ü gün arpa buğda işlerler

Anı otlayup anı dişlerler

Çün bunlar oldu ol azize sebep

Verdi ol izzeti bulara Çalap

Tac-ı devlet konuldu başlarına

Et ü yağ doldu iç ü dışlarına

Bizim ulu işimiz odundur

Od uran içimize o dundur

Tuttu yüz derdile zaîf eşek

Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek

Varayın ben de buğda işleyeyin

Anda yaylayup anda kışlayayın

Gezerek gördü bir göğermiş ekin

Sanki tutardı ol ekin ile kin

Aşk ile tepti girdi işlemeye

Gâh ayaklayu gâh dişlemeye

Ekin ıssı…

Ağaç elinde azm-ı râh etti

Tarlasını göricek âh etti

Daneden gördü yeri pak olmuş

Gök ekinliği kara hâk olmuş

Yüreği sovumadı sövmek ile

Olamadı eşeği dövmek ile

Bıçağın çekti kodu ayruğınu

Keski kulağını vü kuyruğunu

Kaçar eşşek acıyarak canı

Dökülerek yaşı yerine kanı

Uğrayu geldi pîr eşek nagâh

Sordı halini kıldı dert ile âh

Batıl isteyü haktan ayrıldım

Boynuz umdum kulaktan ayrıldım.

 

aruz kalıbı: Feilâtün /mefâilün/  feilün

Metin İncelemesi:

OLAY ÖRGÜSÜ

HARNAME OLAY ÖRGÜSÜ

  •  Yük taşımaktan cılız kalmış eşeğin otlayan semiz öküzleri görmesi.
  • Yanlarına gidip onlara neden böyle yularsız ve güçlü olduklarını sorması.
  •  Öküzlerin, kendilerinin buğday öğüttüklerini, bu işlemin insanlara gerekli olduğunu söyleme­si.
  • Eşeğin bu söze inanarak, buğday tarlasına dalıp buğdayları çiğnemesi.
  • Tarla sahibinin eşeğin kulaklarını ve kuyruğunu kesmesi.
  • Yolda pir eşekle karşılaşması ve pir eşeğin onu azarlaması.
  • Biçim Yönünden:

Biçimi: Nazım.

Nazım biçimi: Mesnevi.

Nazım birimi: Beyit.

Ölçüsü: Aruz.

Fâ i lâ tün/me fâ i lün/fe i lün

(Fe i lâ tün)              (fa’lün)

Bir eşek var/i di za if/ ü ni zar

Türü: Didaktik şiir.

Konusu: Eşeğin kişiliğinde, yeteneğinin üstüne çıkmak isteyen bir insanın içine düştüğü kötü durum ele alınıyor, bu tür kişilerin karşılaşabilecekleri güç durumlar anlatılıyor.

Ana düşünce: İnsan, kendi yeteneğini, değerini ve yerini bilmeli; elindekiyle yetinmeli, daha çoğunu istememelidir.

Kafiye şeması: aa/bb/cc/dd/ee/ff/gg/hh…

Kafiyeli olan, “zâr/nizâr” sözcüklerinde, üç ses benzeşmesinden olan zengin kafiye vardır. Su-da idi/ kısu-da idi” sözlerinde yer alan “-da” hal ekleriyle “idi” sözcükleri aynı görevde olduğundan rediftir. Ka­lan bölümlerde iki ses benzeşmesinden oluşan tam kafiye vardır.

Dil özellikleri:

  1. a)Olay, “tahkiye” (hikâye etme-öyküleme) yo­luyla anlatılmış, XV. yüzyıl aydınlarının yabancı söz­cüklerle karışmış Türkçesine yer verilmiştir: Zâif ü nizâr, şikeste vü zâr, gam-ı palan, ferâsetlû, tac-ı devlet, azm-i râh.
  2. b)Sözcüklerde “üben, icek, yın” bağ-fiil ekle­riyle emir kipinin üçüncü tekil kişisini gösteren ve “-sin” ekinin karşılığı olarak kullanılan “-gil, -gıl” eklerine yer verilmiştir.
  3. c)“Gerlü, K’olmadı, K’ey” sözcükleri, ölçü zo­ruyla böyle yazılmışlardır. Asılları “gerilü, ki olmadı, ki ey” dir.
  4. d)Kimi sözcükler, küçük ses değişimleriyle gü­nümüzde de kullanılmaktadır: Tü (tüy), bigi (gibi), bunlarunla (bunlarla), ulduz (yıldız), ana (or.a), komamıştı (koymamıştı), varayın (varayım), komak (koy­mak).
  5. e)Günümüzde kullanılan “ve” bağlacı yerine “u,ü,vü” kullanılmıştır. Bu durum tüm divan edebiya­tı anlatımında yaygındır.
  6. f)“Katı” (çok), “dün” (gece), “kısu” (sıkıntı), “ıss” (sahip) sözcükleri günümüzde anlam değiştirmiş, bu anlamlarda kullanılmaz olmuştur.
  7. g)“Ana” (onu) sözcüğü “-i” hali yerine “-e” hal ekiyle kullanılmıştır.

h)“îdi, odunda, su” gibi söcükler, ölçü zoruyla
uzatılmıştır.

Söz Sanatları:

Eşek, insan gibi düşünüldüğünden teşhis (kişileş­tirme), konuşturulduğundan intak (konuşturma) sana­tı yapılmıştır, öküzlerin boynuzları biçim yönünden yaya, parlaklık yönünden ay’a benzetilmiştir. “Bunla­rın başlarına taç neden” dizesinde istiare (iğretileme) sanatı yapılarak boynuzlar taca benzetilmiştir.

Benzetilen öğe kullanılmadığından, sanat açık istiare­dir. “Odundur/ o dundur” sözcükleri, cinaslı olarak kullanılmıştır.

İçerik Yönünden:
Zayıf ve güçsüz bir eşek vardı. Yük altında çok harap olmuştu. Bazan odunda bazan suda idi. Gece ve gündüz kahır ile sıkıntıda idi. O kadar ağır yükler taşırdı ki, yara teninde tüy bırakmamıştı. Dudağı sark­mış, çenesi düşmüştü. Sırtına sinek konsa yorulurdu. Kargalar derneği kulağında, sinek gezer gözünün ya­ğında. Arkasından alınca palanı, sanki köpek artığıy­dı geriye kalanı. Bir gün sahibi onu korudu, yani ona yardım etti. Palanını aldı ve ota saldı. Otlayarak bi­raz öte yürüdü. Gördü otlukta yürüyen öküzleri. Ateş­li gözleri ve gerili göğüsleri. Bazısının boynuzu ay gi­bi, kiminin halka halka yay gibi. Ne yular derdi ne palan derdi. Ne yük altında hasta ve inleyen. Hayret eder ve düşünür, kendi durumunu zihninden geçirir. Ki: yaradılışta bunlarla eşitiz. Elde, ayakta, yüzde ve şekilde. Bunların başlarına taç neden? Bizde bu yoksulluk ve gereksinim neden? Bir eşek vardı çok anlayışlı, akıllı. Hem ulu yollu hem de uyanıktı. Bu miskin eşek, o ulu eşeğin katına, gitti, yüz sürdü, ey başkan: Sen eşekler içinde yücesin, akıllısın, büyüksün ve erdemlisin. Sen eşekler içinde bilgesin. Sıkıntım var, yardım etmelisin. Bugün otlukta gördüm öküzler, göğüslerini gererek yürürlerdi. Her birisi se­miz ve kuvvetli, içi ve dışı yağlı ve etli. Yok mudur gökte bizim yıldızımız, ki yeryüzünde boynuzumuz ol­madı? Olgun eşek şöyle yanıt verdi: Ey belâ bağına tutsak eşek! Onlar gündüz gece arpa ve buğday işler­ler, onu otlayıp onu dişlerler. Çünkü bunlar oldu o değerliye sebep. Bu değeri onlara Tanrı verdi hep. Başlarına devlet tacı kondu. İç ve dışlarına et ve yağ doldu. Bizim en büyük işimiz odun taşımaktır, İçimize ateş vuran o aşağı iştir. Zayıf eşek tuttu yüz dert ile ağlamaklı, gönül yaralı, kırık… Varayım ben de buğday işleyeyim, orada yaylayayım orada kışlayayım. Gezerek yeşermiş bir ekin gördü. Sanki o ekin ile kin tutardı. Aşk ile tepti, girdi işlemeye. Bazan ayakla bazan dişiyle. Ekin sahibi… Sopa elinde yola koyuldu. Tarlasını görünce ah etti. Gördü yer tamamen temiz­lenmiş, yeşil ekinlik kara toprak olmuş. Küfür etti, içi yüreği susmadı, eşeği dövmekle de hırsını alama­dı. Bıçağını çekti, ayrısını kodu, kesti kulağını ve kuy­ruğunu. Eşek kaçar canı acıyarak, yaş yerine kan dö­kerek. Ansızın bilge eşek çıkageldi. Durumunu sordu, beriki dert ile ah etti: Boş şey istedim, doğru yol­dan ayrıldım, boynuz umdum, kulaktan da oldum.

Araştırmalar:

1.Şeyhi, II. Murat döneminde yaşamıştır. Bu fabl şairin padişaha sunduğu bir övgüde “Münasip Hikâye” başlığı altında yer almıştır. Eser, 126 beyitten oluş­maktadır. Şair, mesnevisinin başında padişahı över. Devrinde herkesin mutlu olduğunu; kendisinin ise ke­derli olduğunu belirtir. Yaşamda rahatlık istedikçe zahmet çektiğini, mutluluk istedikçe belaya düştü­ğünü dile getirir, öyküsünde kendisini bu eşekte sim­geleyerek Sultan Murat’tan yardım diler.

Öykünün kahramanlarından eşek, zayıf, güçsüz, yük taşımaktan bitkindir. Sırtında yaralar açılmış, dudağı sarkmış, yaşamın zorluklarına göğüs geremeyecek kadar perişan bir duruma düşmüştür, öküzler ise eşeğin karşıtı besili, boynuzları ay gibi, yük taşı­mayan, yular ve palan kaygısı olmayan sağlıklı ve ta­lihli hayvanlardır. Yaşlı eşek; ulu, kâmil, âkil, ehil, fâzıl niteliklerinden anlaşılacağı gibi güngörmüş bil­ge olan bir varlıktır. Ekin sahibi, çıkarlarını koruyan öfkeli biridir.

Öyküde zayıf eşek, şairin kendisi; öküzler, Şeyhi’ye verilen tımarın (toprakların) ilk sahipleri ile yet­kili kişi ve kuruluşlardır. Yaşlı bilge eşek ise Osman­lı toplumunu belirli ülkü ve düşünceler doğrultusunda yönlendiren aydınlar ve düşünürlerdir. Bunlar şiirde “bilge-filozof” olarak tanıtılmaktadır.

Günümüz toplum yaşamı açısından düşünülürse:

Zayıf eşek: İçinde bulunduğu durumu beğenme­yen, elindekiyle yetinmeyen, olanaklarını değerlendir­meden hayatta daha çok şeye sahip olmak isteyen, bu yolda çaba verirken elindekini de yitiren insanları simgeler.

Öküzler: Her toplumda var olan, hak etmedik­leri biçimde varlıklı ve mutlu yaşayan talihli kişileri temsil eder.

Yaşlı eşek: Toplumu yönlendiren aydın ve dü­şünürlerin yerine geçer.

Ekin sahibi: Çıkarlarına düşkün, öfkeli ve yitir­diklerini kendi gücüyle almaya çalışan insanları kar­şılar.

2.”Etgil, gerüben, göricek, kışlayın” sözcüklerin-deki “-gil, -ben, -Icek, -yın” eklerinin günümüzdeki söylenişleri “-sin, -rek/-rak, -ince, -yım” biçiminde­dir.

Metinde geçen sözlerin anlamları şunlardır:

İt artuğu: Köpek artığı; bir deri bir kemik ka­dar zayıf düşmüş varlık.

Acebe kalmak: Bir durum karşısında şaşkınlı­ğa düşmek; hayret etmek.

Gökte ulduzumuz yok mu?: Şansımız, talihimiz yok mu; kaderimizde mutlu olmak yazılmamış mı?

Belâ bendine esir olmak:  Yaşamda dertlerle karşılaşmak, onlardan kurtulmamak.

Aşk ile tepti: Büyük bir arzu ve istekle koştu.

3.”Odun/ o dun” sözcükleri, söylenişleri aynı, an­lamları farklı olan sözlerdir. “Odun” sözcüğü, yaka­cak ağaç; “o dun” ise o alçalma anlamında kullanıl­mıştır. Böyle sözcüklere cinaslı kafiye denir.

4.Öyküye göre: Zayıf ve güçsüz bir eşek, bir gün otlamaya çıkar. Otlakta, bakımlı öküzler görür. Onla­rı kendisiyle karşılaştırır, bir sonucu varamaz. Onlar­la arasındaki farkı anlamak ister, bunun nedenini yaş­lı bir eşeğe sorar. Yaşlı eşek, onların gece ve gündüz arpa ve buğday işleriyle uğraştıklarını, bu yüzden ba­kımlı ve rahat olduklarını söyler. Zayıf eşek, onlar gibi olmak için buğday ve arpa işlemeye karar verir. Bu kararla bir ekin tarlasına girer. Bunu gören ekin sahibi, öfkeyle zayıf eşeğe saldırır, kulağı ile kuyru­ğunu keser. Böylece zayıf eşek, elindekiyle yetinme-menini cezasını kulak ve kuyruğunu yitirerek öder.

  1. “Harnâme”nin ana düşüncesi,   insan elindekiyle yetinmelidir, daha çoğunu istememelidir; istediği takdirde elindekini de yitirebilir” biçiminde anlatılmış­tır, öykünün kahramanlarıyla ilgili söylenen alaycı sözler, yergi öğeleridir.
  2. Fabller, manzum yazılardır,  konuları hayvanlar arasında geçer. Her fablın sonunda insanlara bir öğüt ya da bir ahlak dersi verilir. Bu özellikler, “Harnâme”de de görülmektedir. Bu duruma göre, ona fabl diyebiliriz.
  3. KARTAL, BİRSEN Y. 1990


3.Ahmet Mithat Efendi’yle ilgili özlü bilgiler:

  • AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1913)
  • Tanzimat Edebiyatının EN POPÜLER(HALKÇI) EN ÜRETKEN YAZARIDIR.
  • Tanzimat Edebiyatında halk üzerinde en çok etkili olan sanatçıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı olmuştur. “Sanat toplum içindir.” anlayışını benimsemiştir.
  • Eserleriyle toplum için “hace-i evvel”(ilk okul hocası) olmuştur. Türk edebiyatında onun kadar eser veren başka bir sanatçı yoktur; bu nedenle “yazı makinesi” olarak tanınır.
  • Ahmet Mithat’a göre; edebiyat bilginlerin daha önce araştırıp bulduklarını halka yayan bir araçtan başka bir şey değildir. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade bir dil kullanmıştır.
  • Roman, makale, öykü, anı, tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat, iktisat gibi birçok alanda eser vermiştir.
  • Romanları teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır. Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi vermiştir. Olaylar bazen yazarın hiç görmediği yerlerde geçer.
  • “Halk için roman” çığırını edebiyatımızda o açmıştır.
  • Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
  • Öykü ve romanlarında meddah tekniğinden yararlanmıştır.(olayın akışını kesip bilgi verme)
  • Türk edebiyatında ilk öykü örneklerini vermiştir. (Letaif-i Rivayet)
  • Gazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri de çıkarmıştır.
  • Servetifünun yazarlarını eleştirerek onlara Dekadanlar (soysuzlaşmış) adını takmıştır.
  • Evinde kurduğu küçük bir matbaada eserlerini basmıştır.
  • “Esrar-ı Cinayet” adlı romanı edebiyatımızda ilk polisiye roman sayılır.
ESERLERİ:
Romanları
Hasan Mellâh yâhud Sır İçinde Esrar (1874)
Dünyaya İkinci Geliş yâhud İstanbul’da Neler Olmuş (1874)
Hüseyin Fellah (1875)
Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
Karı-Koca Masalı (1875)
Paris’de Bir Türk (1876)
Çengi (1877)(oyun)
Süleyman Musûlî (1877)
Yeryüzünde Bir Melek (1879)
Henüz On Yedi Yaşında (1881)
Karnaval (1881)
Amiral Bing (1881)
Vah! (1882)
Acâib-i Âlem (1882)
Dürdâne Hanım (1882)
Esrâr-ı Cinâyât (1884)
Cellâd (1884)
Volter Yirmi Yaşında (1884)
Hayret (1885)
Cinli Han (1885)
Çingene (1886)
Demir Bey yâhud İnkişâf-ı Esrâr (1887)
Fennî Bir Roman Yâhud Amerika Doktorları (1888)
Haydut Montari (1888)
Arnavutlar-Solyotlar (1888)
Gürcü Kızı yâhud İntikam (1888)
Nedâmet mi? Heyhât (1889)
Rikalda yâhut Amerika’da Vahşet Âlemi (1889)
Aleksandr Stradella (1889)
Şeytankaya Tılsımı (1889)
Müşâhedât (1890)
Ahmed Metin ve Şîrzât (1891)
Bir Acîbe-i Saydiyye (1894)
Taaffüf (1895)
Gönüllü (1896)
Eski Mektûblar (1897)
Mesâil-i Muğlaka (1898)
Altın Âşıkları (1899)
Hikmet-i Peder (1900)
Jön Türkler (1910)
Öyküleri
Kıssadan Hisse (1870)
Letâif-i rivayet
Suni’fi Zann(1870)
Gençlik (1870)
Esâret (1870)
Teehhül (1870)
Felsefe-i Zenân (1870)
Gönül (1870)
Mihnetkeşân (1870)
Firkat (1870)
Yeniçeriler (1871)
Ölüm Allâhın Emri (1873)
Bir Gerçek Hikâye (1876)
Bir Fitnekâr (1876)
Nasîb (1877)
Çifte İntikam (1887)
Para (1887)
Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (1887)
Diplomalı Kız (1890)
Dolabdan Temâşâ (1890)
İki Hud’akâr (1893)
Emânetçi Sıdkı (1893)
Cankurtaranlar (1893)
Ana-Kız (1893)
OYUNLAR: 
Eyvah (oyun, 1871)
Açık Baş (oyun, 1874)
Ahz-ı Sar yahut Avrupa’nın Eski Medeniyeti (1874)
Zuhur-ı Osmaniyan (1877)
Çengi (1877)
Çerkeş Özdenler (1884)
Fürs-i Kadim’de Bir Facia yahut Siyavuş (oyun, 1884)
DİL KİTAPLARI: 
Durub-ı Emsal-i Osmaniye Hekimiyatının Ahvalini Tasvif (1871)
TARİH: 
Kainat (15 kitap, 1871-1881)
Üss-i İnkilab (2 cilt, tarih 1877-1878)
Tarih-i Umumi (2 cilt, 1878-1879)
Mufassal Tarih-i Kurun-ı Cedide (3 cilt, 1886-1888)
Tedris-i Tarih-i Edyan (1913)
Tedris-i Tarih-i Umumi (1913)
MAKALE-MEKTUP: 
Menfâ (1877)
Zübdet-ül Hakayık (anı-belge, 1878)
Ekonomi-Politik (1879)
Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat (3 cilt, 1883)
Arnavudlar ve Solyotlar (1888)
Müntehebat-ı Ahmed Mithad (3 cilt, 1889)
Halla-ü Ukad (mektuplar, 1890)
RUHBİLİM: 
Nevm ve Hâlât-ı Nevm (1881)
İlhamat ve Tagligat (1885)

Sami Paşazade Sezai:

  • AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1913)
  • Tanzimat Edebiyatının EN POPÜLER(HALKÇI) EN ÜRETKEN YAZARIDIR.
  • Tanzimat Edebiyatında halk üzerinde en çok etkili olan sanatçıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı olmuştur. “Sanat toplum içindir.” anlayışını benimsemiştir.
  • Eserleriyle toplum için “hace-i evvel”(ilk okul hocası) olmuştur. Türk edebiyatında onun kadar eser veren başka bir sanatçı yoktur; bu nedenle “yazı makinesi” olarak tanınır.
  • Ahmet Mithat’a göre; edebiyat bilginlerin daha önce araştırıp bulduklarını halka yayan bir araçtan başka bir şey değildir. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade bir dil kullanmıştır.
  • Roman, makale, öykü, anı, tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat, iktisat gibi birçok alanda eser vermiştir.
  • Romanları teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır. Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi vermiştir. Olaylar bazen yazarın hiç görmediği yerlerde geçer.
  • “Halk için roman” çığırını edebiyatımızda o açmıştır.
  • Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
  • Öykü ve romanlarında meddah tekniğinden yararlanmıştır.(olayın akışını kesip bilgi verme)
  • Türk edebiyatında ilk öykü örneklerini vermiştir. (Letaif-i Rivayet)
  • Gazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri de çıkarmıştır.
  • Servetifünun yazarlarını eleştirerek onlara Dekadanlar (soysuzlaşmış) adını takmıştır.
  • Evinde kurduğu küçük bir matbaada eserlerini basmıştır.
  • “Esrar-ı Cinayet” adlı romanı edebiyatımızda ilk polisiye roman sayılır.
ESERLERİ:
Romanları
Hasan Mellâh yâhud Sır İçinde Esrar (1874)
Dünyaya İkinci Geliş yâhud İstanbul’da Neler Olmuş (1874)
Hüseyin Fellah (1875)
Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
Karı-Koca Masalı (1875)
Paris’de Bir Türk (1876)
Çengi (1877)(oyun)
Süleyman Musûlî (1877)
Yeryüzünde Bir Melek (1879)
Henüz On Yedi Yaşında (1881)
Karnaval (1881)
Amiral Bing (1881)
Vah! (1882)
Acâib-i Âlem (1882)
Dürdâne Hanım (1882)
Esrâr-ı Cinâyât (1884)
Cellâd (1884)
Volter Yirmi Yaşında (1884)
Hayret (1885)
Cinli Han (1885)
Çingene (1886)
Demir Bey yâhud İnkişâf-ı Esrâr (1887)
Fennî Bir Roman Yâhud Amerika Doktorları (1888)
Haydut Montari (1888)
Arnavutlar-Solyotlar (1888)
Gürcü Kızı yâhud İntikam (1888)
Nedâmet mi? Heyhât (1889)
Rikalda yâhut Amerika’da Vahşet Âlemi (1889)
Aleksandr Stradella (1889)
Şeytankaya Tılsımı (1889)
Müşâhedât (1890)
Ahmed Metin ve Şîrzât (1891)
Bir Acîbe-i Saydiyye (1894)
Taaffüf (1895)
Gönüllü (1896)
Eski Mektûblar (1897)
Mesâil-i Muğlaka (1898)
Altın Âşıkları (1899)
Hikmet-i Peder (1900)
Jön Türkler (1910)
Öyküleri
Kıssadan Hisse (1870)
Letâif-i rivayet
Suni’fi Zann(1870)
Gençlik (1870)
Esâret (1870)
Teehhül (1870)
Felsefe-i Zenân (1870)
Gönül (1870)
Mihnetkeşân (1870)
Firkat (1870)
Yeniçeriler (1871)
Ölüm Allâhın Emri (1873)
Bir Gerçek Hikâye (1876)
Bir Fitnekâr (1876)
Nasîb (1877)
Çifte İntikam (1887)
Para (1887)
Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar (1887)
Diplomalı Kız (1890)
Dolabdan Temâşâ (1890)
İki Hud’akâr (1893)
Emânetçi Sıdkı (1893)
Cankurtaranlar (1893)
Ana-Kız (1893)
OYUNLAR: 
Eyvah (oyun, 1871)
Açık Baş (oyun, 1874)
Ahz-ı Sar yahut Avrupa’nın Eski Medeniyeti (1874)
Zuhur-ı Osmaniyan (1877)
Çengi (1877)
Çerkeş Özdenler (1884)
Fürs-i Kadim’de Bir Facia yahut Siyavuş (oyun, 1884)
DİL KİTAPLARI: 
Durub-ı Emsal-i Osmaniye Hekimiyatının Ahvalini Tasvif (1871)
TARİH: 
Kainat (15 kitap, 1871-1881)
Üss-i İnkilab (2 cilt, tarih 1877-1878)
Tarih-i Umumi (2 cilt, 1878-1879)
Mufassal Tarih-i Kurun-ı Cedide (3 cilt, 1886-1888)
Tedris-i Tarih-i Edyan (1913)
Tedris-i Tarih-i Umumi (1913)
MAKALE-MEKTUP: 
Menfâ (1877)
Zübdet-ül Hakayık (anı-belge, 1878)
Ekonomi-Politik (1879)
Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat (3 cilt, 1883)
Arnavudlar ve Solyotlar (1888)
Müntehebat-ı Ahmed Mithad (3 cilt, 1889)
Halla-ü Ukad (mektuplar, 1890)
RUHBİLİM: 
Nevm ve Hâlât-ı Nevm (1881)


Başarı temasını ele alan örnek yazı:

BAŞARILI OLMAK İÇİN

Başarılı olmak için çalışmak gerekir. Eskiden atalarımız şöyle demişler ‘Nerede hareket, orada bereket’. Çalışmadan nasıl başarıya ulaşabiliriz. Elbette çalışmamız lazım. Her şey de insanoğlunun sabırlı olması bu hayata önemlidir. Sabırla bir çok şey bitirebiliriz, halledebiliriz, çözebiliriz.
İnsan sadece başarıya giden yolda kötü şeyler karşılamaz, tüm hayatını ilgilendiren şeylere karşılaşabilir. Örneğin bir adam para kazanmak için çok çalıştı, çok zaman ayırdı ve sonucunda çok para kazandı ve zengin oldu. Zenginliğe ulaştı, elde etti, istediği her şeyi satın alabilir, bir gün zenginlikten de bıkacak, her şeyi elinde. Bu durumda ne yapmalı? Tabi ki fakirliğin, zorluların hatırlaması gerekiyor. Bu gibi insanlar çoktur, geçen yıl bir gazetede okuduğuma göre Amerikalı bir zengin kendisinin ve ailesinin yemeği için çok az para harcarmış ve öğle yemeğinde hamburger gibi yemekleri yermiş ve dünyanın en cimri zengini unvanı almış. Cimri zenginin kızı bir gün arkadaşını hava alanında karşılayacağını söylemiş, kız geç kalmış ve babasının arabasına binerek hava alanına gitmiş, kız babasına söylemeden gittiği için ve araba kullandığı için babasına para ödemiş. Böyle örnekler yaşamımızda çok. Başarılı olmak için ilk olarak o şeyi istememiz lazım ve çabalamak gerekiyor. Başarılı olmaya çalışmadan önce düşünmemiz gerekir, bu başarı benim için önemli mi yoksa önemli değil mi diye kendimize sormalıyız. Başarıya ulaşmak da kolay değildir. Başarılı olmak için tüm vaktini o işe vermelisin. Başarıya ulaşmak için bir kaç etken, o etkenleri kendi başarına kullanabilirsin. Çünkü her insanın başarılı olması diğerlerine benzemez, bu yüzden kendini başarına kendin ulaşabilirsin.

Örneğin ben nasıl bir başarıya ulaşabilirim eğer o şeyi istediğim bir şeye, zevkle uğraşabilirim, benim ilk amacım iyi okumak ve üniversiteyi iyi dereceyle bitirmek ve başarılı olarak çalışmaktır. Bunlar eğer gerçekleşse bu benim başarımdır. Sadece işte, okulda değil arkadaşlar arasında ve gerçek hayatta da büyük başarılara ulaşmak isterim. Başarıya ulaşmak için ne yapmalıyım, tabi ki çalışmalıyım.


Cumhuriyetin Türk kadınına sağladığı haklar nelerdir ?

CUMHURİYETİN TÜRK KADININA SAĞLADIĞI HAKLAR MADDELER HALİNDE
Atatürk Cumhuriyetin ilanıyla birçok devrim ve inkılaplara imza atmış, Türk kadınına da bir çok haklar vermiştir.
1- 1924 – Eğitim Öğretim Hakkı

2- 1925 – Kılık Kıyafet Kanunu

3- 1926 – Medeni Kanun ile kazanılan haklar

4- 1930 – Seçme Hakkı

5- 1933 – Muhtar Seçilme Hakkı

6- 1934 – Seçme ve Seçilme Hakkı

Kadın haklarının tanınması (1930-1933 ve 1934).

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 47

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Bilgi düzeyim ne seviyede: Kendinizi bilmeniz, Türkçenin neresinde olduğunuzu görebilmeniz bu dersteki başarınızı etkileyecek ikinci faktördür. Unutmayın, her öğrenilen bilgi doğru değildir. Bazen öğrenilen bilgilerin sıfırlanması ve doğrularının yerine koyulması gerekir. Çalışma şekliniz bu bilgi düzeyinize göre belirlenecektir. Soru ağırlıklı mı yoksa konu tekrarlı mı çalışmalı, hepsi kendi bilgi düzeyinizin farkına vardığınız an yöneleceğiniz çalışma yöntemidir. Eğer bilgi düzeyinizin ne seviyede olduğunu bilmiyorsanız son yılın çıkmış Türkçe sorularını alın ve çözün. Bu test size doğruyu söyleyecektir.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

8.Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Yayınları Çalışma Kitabı 47.Sayfa Cevapları

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 48

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Kaynaklarım yeterli mi: Sınavı gerçekten kazanmak istediğinize kanaat getirdiniz, bilgi düzeyinizi de ölçtünüz ve artık ders çalışmak ve bu sınavı kazanmak istiyorsunuz. O halde şu aşamada yapmanız gereken YGS Türkçeye çalışmak için elinizdeki kaynakların yeterli olup olmadığını belirlemek ve eğer yeterli değilse ek kaynak temin etmek. Öğrenmek, pekiştirmek ve bilgilerin kalıcılığını sağlamak için az sonra değineceğimiz konu tekrarı ve soru çözümü çok önemli olacaktır. Bunun için de doğru kaynaktan çalışmalısınız. (YGS Türkçe için çalışacağınız kaynakları daha sonraki yazılarımızda okuyabilirsiniz.)

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

8.Sınıf İnkılap Tarihi Tuna Yayınları Çalışma Kitabı 48.Sayfa Cevapları

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 49

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Doğru bir çalışma planı yapmalıyım: İyi bir sonuç alabilmek için doğru bir çalışma planı hazırlamalı ve bu çalışma planına mutlaka riayet etmeliyiz. Bunu da günlük 2 saat veya iki günde bir 2-3 saatlik çalışma veya üç günde bir 3 saat çalışma planı yapabilir ve buna uyabilirsiniz. Elbette esneklik olacaktır fakat bilgilerin unutulmasını engellemek için bir konuyu öğrendikten ve bir miktar soru çözdükten sonra diğer konuyu öğrenmek konular arasında bağ kurmanızı sağlayacak ve öğrenmenizi kolaylaştıracaktır.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

SAYFA 49

1.Felatun Beyle Rakım Efendi adlı metnin olay örgüsünü belirleyerek aşağıdaki şema üzerinde boş bırakılan yerlere yazınız. Olay örgüsünde belirtilenlerin yaşanılıp yaşanılmayacağını gerçeklik ve kurmaca bağlamında açıklayınız


2.Olay örgüsünü incelediğinizde hissetiklerinizi ve düşündüklerinizi söyleyiniz.


3. Felatun Bey’le Rakım Efendi metnin yer alan kişilerin özellikleri ve bu kişilerin olay örgüsündeki işelvlerini belirleyiniz. Romandaki kişilerin metnin yazıldığı dönemi yansıtıp yansıtmadığını sebepleriyle ifade ediniz.


6.Felatun Bey’le Rakım Efendi romanından alınan parçada kişi , zaman , mekan unsurları birbiriyle uyumludur. Bu ögeler dönemin dönemin gerçekliğine uygun olarak kurgulanmıştır.
 
7.Metnin teması “Yanlış Batılılaşma”dır. Temanın  yazıldığı dönemdeki sosyal bir sorunu ve o dönemin zihniyetini yansıttığı için gerçekliği vardır.

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 50

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Türkçe sarmal bir derstir: Türkçe dersi sarmal bir derstir. Konular birbirini tamamlayarak ilerler. Bugün öğrenilen bir konu birkaç konu sonraki öğrenmeleri etkileyecek, eksik öğrenme varsa yeni konuların öğrenilmesi zor olacaktır. Bu sebeple Türkçede her konu iyi öğrenilmeli, özümsenmeli ve sık sık tekrar edilmelidir.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

SAYFA 50

8. Tabloda romantizmle ilgili 1.3.4.5.özellikler , realizmle ilgili 1.3.5.özellikleri işaretleyiniz.


Metindeki kişiler ve tema  ROMANTİZM akımına bağlı kalınarak anlatılmıştır.

9.Felatun Beyle Rakım Efendi metninde yazarın ele aldığı temanın toplumsal hayatla ilişkisini belirleyiniz. 

 http://www.edebiyatfatihi.net/2016/09/2016-2017-11sinif-turk-edebiyati-ekoyay.html#.V-GF-PCLTIU

10. Metindeki tema aile hayatı çevresinde gelişmiştir. Çünkü Batılılaşmayı yanlış anlayan ve kendi milli değerlerinden uzaklaşan kişiler kendisine olduğu kadar ailesine de zarar vermektedirler.Tanzimat döneminde gelenek ve Batılılaşma çatışması aile hayatında da görülmektedir.

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 51

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

SAYFA 51

11.Anlatıcı ve anlatıcının bakış açısıyla ilgili tabloda 2.4. ve 5. maddeleri işaretleyiniz.
Metindeki anlatıcı her şeyi gören ve bilen ilahi bakış açılı hakim anlatıcıdır.

12. Yazarın halkın diline yaklaşma isteği toplumu roman yoluyla eğitmek ve ona ders vermek amacını taşır. Tanzimat romancıları edebiyatı halkın bilinçlendirilmesinde bir araç olarak görmüş ve sanatta “fayda”yı ön planda tutmuşlardır. Bu durum kullandıkları dile de yansımıştır.

13.Felatun Beyle Rakım Efendi romanıyla yazarı arasında ilişki:

Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875)
(Ahmet Mithat Efendi)


Özet:

Mustafa Meraki Efendi’nin oğlu Felatun Bey, babası gibi giyime kuşama çok düşkün biridir. Var­lıklı bir aailenin çocuğu olduğu için su gibi para har­car. Ona göre Batılılaşmak, lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlence yerlerinde gezip tozmaktır. Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, el­bise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle ge­çirmektedir. Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona istanbul dışında bir iş bulurlar. Felatun Bey, büyük bir utanç­la İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalır.

Rakım Efendi, Felatun Bey’in tam karşıtı bir tiptir. Küçük yaşta anasız babasız kalmasına, çok yoksul olmasına rağmen dadısının yardımıyla ken­dini çok iyi yetiştirir. Çamaşırcılık yaparak kendisini büyüten dadısına minnettardır; kişilikli bir insan olur. Çok çalışarak Fransızca öğrenir, kendisine iyi bir iş bulur, yabancılara Türkçe dersleri verir. Evine cariye olarak aldığı Canan’ı eğitir, yetiştirir ve so­nunda onu severek onunla evlenir. Mutlu bir evlilik yaşarlar.

  1. OLAY ÖRGÜSÜ

    Romanın kahramanlarından Felatun Bey ile Rakım Efendi aynı yaşlarda, aynı derecede eğitim görmüş yakın iki arkadaştır. Felatun Bey isminden dolayı kendini çok bilgili, kültürlü biri olarak görür çevresine de böyle görünmeye çalışır. Hararetli bir kitap toplayıcısıdır. Yeni çıkan ilmi eserlerin hepsini üzerine adının ilk harflerini yazdırmak suretiyle ciltlettirip getirterek kitaplığına koyar. Fakat o, aldığı kitapları hiçbir zaman açıp okumaz. Kendileri büyük bir devlet dairesinde çalışmakla birlikte, buraya pek uğramayıp her geçen gün değer yargılarına biraz daha yabancılaşarak güzel Fransız kadınlarıyla çıkarlara dayanan kısa ömürlü aşklar yaşarken, kötü sonunu hazırlamakta olduğunun farkında değildir.
    Rakım Efendi ise tam tersi, ağırbaşlı, çalışkan, vaktini boşa harcamayan biridir. Onun ilişkileri karşılıklı çıkarlara dayanmamaktadır. Rakım Efendi de gezip eğlenmeyi, çalgılı alemleri sevmektedir ama, ona göre her şeyin bir ölçüsü vardır. Rakım Efendi, Fransızca, Arapça ve Farsça’yı anadili gibi bilmektedir. Onun bu özelliği, Asmalımescit semtinde oturan İngiliz ailenin dikkatini çeker ve evin kızlarının babası Bay Ziklas, Rakım Efendi’den, kızlarına ders vermesini ister. İngiliz kızlarına ders vermeye başlayan Rakım Efendi, bu kızlardan birinin kendisine aşık olduğunun farkında değildir. Kendisi de ev işlerine yardım etmesi için alınan güzel hizmetçisi Canan’a âşık olmuştur. Çaresiz fakat, temiz aşklar ile karşı karşıya kalan Rakım Efendi ile menfaatler üzerine kurulu ilişkiler içinde yaşayan Felatun Bey’in maceralarını okurken, bir dönemin yaşantı biçimini oluşturan değer yargılarının panoramasıyla karşılaşacaksınız.
    Bu romanda A.Mithat’ın ortaya koyduğu temel karşıtlık Felatun Bey’le Rakım Efendi’nin temsil ettikleri tembellikle israf ile çalışkanlık ve tutumluluk arasındadır. A.Mithat, batılılaşmayı yanlış anlayan Felatun Bey’in karşısına doğru anlayan Rakım Efendi’yi koyarak ideal sayabileceğimiz bir Osmanlı efendisi çizer. Romanda Felatun’dan daha çok üzerinde durulan Rakım para işlerinde dikkatli,çalışarak kazanan,fakirken durumunu düzeltebilen başarılı bir adamdır.Rakım’ın biraz da A.Mithat’ın kendisi olduğu ortadadır.Bu iki adamı karşılaştırmak amacı romanın konusunu da belirler.Felatun ile Rakım’ı benzer olaylar ve durumlar içerisine yerleştirerek aralarındaki farkı belirler.

    II. TEMALAR

    Ferdi Tema

    Eserde en çok dikkat çeken ferdi temaların başında aşk konusu gelmektedir.Rakım ile Canan arasında yaşanan saf ve temiz aşk, bu duygunun kural ve sınıf tanımadığını ortaya koyması bakımından önemlidir.Öyle ki biri kültürlü öbürü ise para karşılığı satın alınan cahil birisidir, ancak bunun yanında Canan zamanla Rakım tarafından- bir nevi yazarın isteğiyle diyebiliriz- kendisine layık bir duruma getirilince bu fark ortadan kalkmıştır.Diğer yandan İngiliz kızlarının özellikle Can’ın Rakım’a karşı beslediği karşılıksız aşk duygusu da dikkate değer bir olaydır.
    Eserde şehvet duygusuna da yer verilmiştir.Josefino’nun kendinden yaşça küçük olmasına rağmen Rakım’a karşı hissettiği cinsel duygularla karışık insani sevginin romanda önemli bir yeri vardır.
    Kıskançlık duygusuna da az da olsa aşk duygusu dahilinde yer verilmiştir.Bu daha çok paylaşmaya karşı duruş şeklindeki bir histir.Bu duyguyu da gerek Canan’da gerek İngiliz kızlarının her ikisinde de birbirlerine karşı kendini göstermektedir ki bu da yine Rakım’a karşıdır.
    Ayrıca acıma duygusu da güçlü bir şekilde hissettirilmiştir.Rakım Can’ın kendisine karşı beslediği tek taraflı aşk yüzünden düştüğü amansız hastalık nedeniyle her geçen gün daha da erimesini görünce ona çok acımaktadır.Ancak bu hastalığın sebebinin kendisi olduğunu öğrenince, üzüntüsü ve acıma duygusu onda adeta ıstırap haline gelmiştir.

    Sosyal Tema

    Eserde sosyal tema ferdi temaya göre daha arka planda kalmıştır.Aslında yazar ağırlıklı olarak tek bir sosyal temayı işlediği için eserin bütününden bu konuyu çıkarmak pek kolay değildir.Bu konu ise “Batılılaşma” konusu ve batılılaşma karşısında bizim toplumumuzun ve kültürümüzün nasıl etkilendiği meselesidir.Eserde Rakım Efendi ve Felatun Bey, iki örnek tip ele alınarak batılılaşmayı nasıl anladığımız masaya konmaya çalışılmıştır.Batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda Avrupa’dan yalnız bilim ve teknik yönünden faydalanmamız gerektiği gerçeği okuyucuya verilmek istenmiş.Bunun dışında kalan yaşam biçimi, milli zevklerimiz, milli kültürümüz asırların birikimiyle zaten bizde en özgün biçimde mevcuttur düşüncesi dile getirilmiştir.
    Eserde bunun yanında o zamanların amansız hastalığı olan “Verem” konusu da işlenmiştir.Bu hastalık o zaman için tedavisi olmayan ve kurtuluşu zor olan bir hastalık olduğu için halk arasında korku duyulan bir durumdur.

    III. KİŞİLER

    A.Fonksiyonları Bakımından Kişiler
    a.Birinci Derecedeki Kişiler

    Rakım Efendi: İki zıt tipin karşılaştırılması şeklinde oluşturulan bu romanda en çok konu edilen kişi Rakım Efendi ağırbaşlı, çalışkan, vaktini boşa harcamayan biridir. Onun ilişkileri karşılıklı çıkarlara dayanmamaktadır. Rakım Efendi, Fransızca, Arapça ve Farsça’yı anadili gibi bilmektedir. Bu özellikleriyle Rakım Efendi kültürlü, bilgili, çağdaş ve batılılaşmayı doğru anlayan bir tip olarak göze çarpmaktadır. Aynı zamanda o,ahlaklı ve iyi huy olarak gördüğümüz tüm davranışları üzerinde toplamıştır ki bu yönüyle tam bir Osmanlı beyefendisi özelliği göstermektedir.
    Rakım Efendi saydığımız özellikleriyle adeta okuyucunun zihninde bir melek olduğu düşüncesini uyandırmıştır. Ancak yazar bu durumda romana müdahale ederek Rakım Efendi’nin sonuçta bir insan olduğu gerçeğini okuyucuya göstermektedir. Bunu da roman içerisinde gerek Josefino ile girdiği gizli, ancak pek de fena sayılmayacak ilişkiden gerek ev içinde Canan ile girdiği ilişkiden gerekse de çok nadir de olsa Felatun Bey hakkında zihninden geçirdiği haklı ve olumsuz düşüncelerden yararlanarak okuyucuya göstermektedir.

    Felatun Bey: Romandaki zıt kişiliklerden olumsuz tarafı temsil eden Felatun Bey isminden dolayı kendini çok bilgili, kültürlü biri olarak görür çevresine de böyle görünmeye çalışır. Kendileri her geçen gün değer yargılarına biraz daha yabancılaşarak güzel Fransız kadınlarıyla çıkarlara dayanan kısa ömürlü aşklar yaşarken, kötü sonunu hazırlamakta olduğunun farkında değildir.
    Yazar bu tip sayesinde okuyucuya yapmaması gereken davranışları açık bir şekilde söylemekte ve okuyucunun Rakım Efendi ile bu tip arasında bir seçim yapmasını istemektedir, ancak Felatun Bey’in çirkin taraflarını göstererek seçimi okuyucuya bırakmıştır. Ayrıca zamanın genel düşünce yapısı Felatun Bey üzerinde toplanarak taklitçiliğin etkisiyle kişinin yozlaşması okuyucuya çok çarpıcı bir şekilde verilmiştir.

    b.Hasım veya Karşı Gücü Temsil Eden Kişiler

    Romanda varlığını açık olarak hissettiğimiz düşman veya karşı gücü temsil eden bir tip bulunmamaktadır, ancak bu bahiste Rakım Efendi’nin tam zıttı davranışlar sergilemesi bakımından Felatun Bey’i zikredebiliriz.

    c.Arzu Edilen ve Korku duyulan Kişiler ya da Kavramlar

    Burada Canan’ın adını verebiliriz. Rakım Efendi Canan’ı satın aldığı ilk sıralarda bu kızın sağlıksız ve bakımsız durumda olması sebebiyle Canan’a herhangi bir ilgi duymamıştır, fakat Canan’daki zarifliği ve güzelliği daha ilk bakışında fark etmiştir. Dadı Kalfa’nın iyi bakıcılığı ve Rakım’ın da çok yakın olarak ilgilenmesi sonucunda adeta Canan’ın içindeki cevher ortaya çıkmıştır. İleride yönlendirici kişiler bahsinde sayacağımız Josefino’nun etkisi yardımıyla da Rakım bu çekiciliğe daha fazla karşı koyamamıştır.Bunun yanında Dadı Kalfa da Canan’ı etkilemekte ve ona Rakım’ı nasıl etkileyeceği konusunda taktikler vermektedir.Gerek Dadı Kalfa gerek Josefino mükemmel kişiliklere sahip olan bu iki çocuğun birbirine çok yakışacağını düşünmekte ve her ikisi de bu çocukları etkilemek ve birbirine kavuşturmak için başarılı olana kadar büyük çaba harcamışlardır.

    d.Yönlendirici Kişiler

    Josefino: Bu kişi roman içerisinde büyük bir etkiye sahip olması sebebiyle önemli bir yere sahiptir. Bir arkadaş toplantısında Rakım’la tanışan Josefino Rakım’la daha yakın bir ilişki kurmak için özel bir çaba harcamış, Canan’a ders vermeyi sadece Rakım’ın dostluğu karşısında kabul etmiş, kısa süre sonra Beyoğlu’ndaki kendi evinde Rakım’la bir muhabbet içerisine isteyerek girmiştir ve böylece kendi egosunu tatmin etmiştir. Belki bu tatminlikten dolayıdır ki yaşça küçük olmasına rağmen çok beğendiği Rakım’ı en az Rakım kadar sevdiği Canan’a daha layık gördüğünü söylemiştir.Bu yolla Canan’la Rakım’ın mutluluğuna büyük katkıda bulunmuştur.

    Dadı Kalfa(Fedayi):Yönlendirici özelliği Canan üzerinde ağır basan Fedayi eve ilk geldiği sıralarda toy ve eğitimsiz olan Canan’ın yetişip serpilmesinde büyük etki yapmış, Rakım’ın gözü önünde Canan’ın yeniden doğmasını sağlamıştır. Bunu yaparken de bu iki çocuğu birbirine çok yakıştırdığı için kızın içine Rakım’a karşı aşk tohumunu kendisi serpmiştir. Bu kişinin evde yapılması gereken bazı işlerin ve halledilmesi gereken eksiklerin tamamlanması için Rakım’ı uyarması bakımından da bir yönlendirici tarafı bulunmaktadır.

    Doktor Z: Doktor İngiliz kızın Rakım’a karşı duyduğu derin aşk sebebiyle ince hastalığa düştüğü sırada romana girmiştir. Yaptığı ilginç muayene sonunda teşhisi koymuş ve kızın dermanının da Rakım Efendi’de bulunduğunu belirtmiştir. Burada Mister Ziklas’ı kızla Rakım’ın evlenmesi gerektiğine inandırması bakımından yönlendirici bir kimliğe sahiptir.

    e.Alıcı Kişiler

    Can: Bu romanda alıcı kişi olarak en başta Can’ı sayabiliriz. Rakım bu İngiliz kızlara ders vermeye başladıktan ilk zamanlardan beri her ikisini de büyük ölçüde etkilemiştir, ancak bunun farkında değildir. Gerek düzgün bir fizik ve yüz yapısına gerek iyi huy ve ahlaka sahip olması bakımından kızlara kendisini sevdirmiştir.Öyle ki, Can aradan geçen yaklaşık bir sene sonra devasız bir derde tutulmuş,günden güne erimeye başlamıştır.Tabii ki Rakım’ın bu durumdan haberi ancak bu anda oluyor.Ancak anlaşılmaz bir şekilde Can yakalandığı bu amansız hastalıktan kurtuluyor ve tekrar hayata dönüyor.Bu olayda Can’ın rolüne bakacak olursak Can kendi kendini böyle bir derde düşürüyor ve sonunda da akıl almaz zararlar görüyor.

    Margrit: İngiliz kızlardan Margrit kardeşi Can kadar etkilenmese de roman içinde Rakım’dan o da etkilenmiş ve hayatından eskisi kadar zevk almamaya başlamıştır. Zira Margrit de babası tarafından bu olaylarda daha fazla zarar görmemesi için İstanbul’dan başka bir yere gönderilmiştir. Kısaca Margrit için de Rakım’la yakınlaşması sonucu onun da olumsuz yönde etkilenen kişilerden olduğunu söyleyebiliriz.

    Polini: Bu kişilik romanda para ve zevk düşkünü olan ve varlıklı erkekleri sömüren bir özellikte verilmiştir. Bu kadın alafranga kültürünün tipik bir örneği olarak görünmekle beraber hafiften de meşrep biridir. Roman içerisinde Felatun’a kumar gibi kötü bir alışkanlık karşısında destek olmakta onu teşvik etmektedir.Gece alemlerinde,kumar masalarında Felatun’un serveti tükenince Polini Felatun’u terk etmiş,ancak Rakım’ın tüm uyarılarına rağmen Felatun bu olaydan sonra durumu anlayabilmiştir.Bu özellikleriyle Polini çıkarcı ve şeytan kadın olarak karşımıza çıkmaktadır.

    f.Yardımcı Kişiler

    Mister ve Misters Ziklas: Bu iki kişilik sadece Rakım Efendi’nin iyi özelliklerini dile getirme, okuyucuya sunma, aynı zamanda Felatun Bey’in çirkinliklerini de hatırlatarak bu iki kişilik arasındaki farkın hatırda kalmasını sağlamak amacıyla romanda yer almaktadır. Aslında iyi ile çirkin olanın karşılaştırılmasının yapıldığı romanda gerçekte yazarın düşünceleri olan iyi huy ve erdemlerin savunulması çoğunlukla bu iki kişinin ağzından verilmek istenmiştir.Bu kişilerin romandaki rolleri bundan ibarettir ve yardımcı kişi olarak gözümüze çarpmaktadırlar.

    Dekoratif unsur Durumundaki Kişiler ve Kavramlar

    Mihriban Hanım: Roman içerisinde pek bir görevi olmamakla beraber Felatun Bey’in kardeşi olarak ara sıra hatırlanmaktadır. Mihriban Hanım alafranga hayatı seçmiş olan bir aileden gelmiş olmasına rağmen babasının ölümünden sonra Felatun Bey kendisiyle ilgilenmemiş, kendisi de orta halli biriyle evlenerek alaturka hayata mahkûm olmuştur. Bilgisiz ve narin yetiştirildiği için bu evlilikten sonra kocası tarafından bir eğitime tutulmuştur. Kişinin aslına dönmeye mecbur kalmasını göstermesi bakımından romanda önemli bir yere ve role sahiptir.

    B. Tipleri Bakımından Kişiler
    B.1. Toplumsal Tipler
    B.1.1. Kadın Tipleri
    B.1.1.a. Orta Halli ve Koruyucu Kadın Tipi

    Dadı Kalfa(Fedayi): Bu romanda Fedayi koruyucu kadın tipine en iyi örnek olarak görünmektedir. Rakım Bey’in babası öldükten sonra Rakım’ın annesiyle beraber bu çocuğa annelik yapmış, annesi öldükten sonra da Rakım’a adeta can yoldaşı olmuştur. Kendi çocuğu yerine koyduğu Rakım’ın mürüvvetini görmeyi tam bir anne edasıyla istemiştir. Rakım’ın Canan’ı satın almasından sonra da Canan’ı kızı yerine koymuş ve Rakım’a karşı sergilemiş olduğu koruyuculuk görevini Canan’a da göstermiştir.Romanda almış olduğu isim de bu özelliğine uygunluk göstermektedir.

    B.1.1.b. Düşmüş Kadın Tipi

    Polini: Bu tipe birebir uymamakla beraber Polini’yi, Felatun Bey’in serveti tükenince onu terk etmesi bakımından bu bahiste yazabiliriz.Polini bir hayat kadını değildir ancak yiyici bir kadın olarak görünmektedir.Onun bu durumu ise Felatun hariç bütün Beyoğlu ahalisi tarafından bilinmektedir ve Rakım tarafından da uyarılmasına rağmen Felatun kendini bu gafletten kurtamaya bile çalışmamıştır.Bu tipin romandaki bir başka özelliği de erkeği avucunun içine almayı çok iyi beceren bir karaktere sahiptir.

    B.1.2. Genç Kız Tipleri
    B.1.2.a Duygulu(Onurlu) Genç Kız Tipi

    Can: Bu romanda Can kendi içinde yaşadığı fırtınaları dışa vurmayan veya vuramayan, hislerini içine atarak sonunda kendi çöküşünü hazırlayan, ancak ölüm döşeğinde duygularını dışa vurabilen bir tip olarak karşımıza çıkmaktadır.Tüm bu iç fırtınalarına rağmen kalbinde başkası olduğuna inandığı Rakım’ı kendisi gibi feci bir sona mahkum etmemek için reddetmiştir.Anlaşılmaz bir şekilde hayata tekrar döndükten sonra da neredeyse kendi sonuna sebep olacak olan aşkını kalbine gömmeyi başarmıştır.

    Margrit: O da kardeşi gibi duygulu bir kişiliğe sahiptir.En az Can kadar Rakım’dan etkilenmiş ve kardeşi hayattan kopmaya başladıktan sonra da onun gibi olmamak için duygularına esir olmadan onları bastırmayı başarmıştır.Fakat İstanbul’dan ayrılırken o da sırrını Rakım’a açmıştır.

    B.2. Fırsatçı Tipi

    Rakım Efendi: Rakım Efendi genç yaşta olmasına rağmen büyük bir olgunlukla kendi durumunu düzeltmek ve ailesi saydığı iki kişiyi daha rahat yaşatmak için eline geçen fırsatları değerlendirmeyi bilmesi bakımından fırsatçı bir kişiliğe sahiptir.

    Felatun Bey: Bu kişi ise romanda fırsatçı özelliğini Rakım Efendi gibi iyiliği ve refahı için kullanmamış, tersine servetini ve şerefini azaltacak yerlerde fırsatçılığını konuşturmuştur.Hele günü birlik ilişkiler bulmakta onun üstüne yoktur.

    B.3. Ruhsal Tipler

    Felatun Bey: Felatın Bey’in ruhsal yapısı romanda işlenmemekle beraber aslında kendi içinde bir çelişki yaşadığı açık olarak görülmektedir.Asıl bağlı olduğu kültürel yapıyı göz ardı ederek aslında yabancı olduğu bir yaşama kendini dahil etmiş olması bakımından ruhsal ve düşünce yapısında bazı bozukluklar var diyebiliriz.

    B.4. Esir Tipler

    Canan: Bu romanda dönemin sosyal yapısı hakkında da bilgi alabileceğimiz bu bahiste en iyi örnek olarak Canan’ın adını verebiliriz.Rakım Efendi bu kızı satın aldıktan sonra onu sanki esir değil de evlatlık almış gibi davranmış, sonraları ise onunla evlenmeyi bile gerçekleştirmiştir.Canan da bu kaderine karşı gelmemekte, efendisine ve dadına karşı görevini layıkıyla yerine getirmektedir.
    Bunun dışında gerek Ziklas ailesinin gerek Josefino’nun hizmetçileri de roman içerisinde yer yer ortaya çıkmaktadırlar.Onlar da bu kavrama dahil oldukları için bu bahiste söylenebilirler.

    IV. ZAMAN

    A.Sosyal Zaman

    Bu romanda zaman kavramı belirtilmemiş, olayların gerçekleştiği ve kişilerin bulunduğu zaman tam olarak verilmemiş, bu kavramın okuyucunun kendisi tarafından anlaşılması sağlanmaya çalışılmış.
    Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı romanda olaylar XIX. yy.’ın sonları ve XX. yy.’ın başlarında geçtiği anlaşılmaktadır.Bu da Osmanlı Devleti’nin yıkılmaya yüz tuttuğu için aydınların devleti kurtarma çabasına düştüğü, türlü fikirlerin ortaya atıldığı yıllara denk gelmektedir.Bu dönemde Türk aydınlar Avrupa’ya gitmiş, orada gördükleri yenilikleri kendi vatanlarına getirmeye çalışmışlardır.Bu çabalar sonucunda birçok yenilik yapılmış, her alanda iyileştirmeye gidilmiştir. Ancak kültürümüzde görülen aşırı yozlaşma, dilimize giren aşırı fazla yabancı sözcük, batılılaşmayı ve gelişmeyi yanlış anlamayla gelen taklitçilik nedeniyle yenilik hareketleri amacını bulamamıştır.
    Romanda da gördüğümüz alafranga kültüre özenti ve kendi benliğine giderek uzaklaşma olgusuna bakacak olursak romanda sosyal zamanın 1870 ve 1880’li yıllar olduğu anlaşılmaktadır.Aynı zamanda Rakım Efendi’nin Fransızca tercümeler yapmasına bakacak tahminimizin doğru olduğu anlaşılmaktadır.Çünkü Batıdan yapılan çeviriler ilk defa Tanzimat yıllarında yoğun ve sağlıklı olarak yapılmıştır.

    B.Ferdi Zaman

    Ahmet Mithat Efendi’nin bu eserinde ferdi zaman sosyal zamana göre daha belirgin bir haldedir.Roman kişilerinin yaşadığı olaylar belli bir kronolojik sıraya konmuştur, ancak yazar yer yer geriye dönerek belli bir zamandır unutulan kişiler hakkında bilgi vermiş ve o anda ne halde olduklarını okuyucuya bildirmiştir.
    Yazar olayları anlatmaya geriden başlamış, ana kişilerin öz geçmişlerini ve hayatlarını okuyucuya anlatmıştır.İlk iki bölüm Felatun Bey ve Rakım Efendi’nin böylece aile hayatlarının ve geçmişlerinin anlatılmasıyla geçmiştir.Romanın asıl bölümleri ise üçüncü bölümde başlar.
    Buna rağmen ikinci bölümde Rakım’ın eğitimine kendi çabasıyla dört yıl faydalı bir şekilde devam ettiği söylenmiştir.
    Üçüncü bölümde Rakım İngiliz kızlara derse gitmeye başlar, aynı zamanda da Canan’a ders vermeye başlar.Bir ay sonra Canan Türkçe’yi öğrenmedeki başarısıyla İngiliz kızları geçer.Canan Rakım’ın evine geleli üç ay olmuştu ki Canan’ın iyileştiği her geçen gün daha da belli olmakta,güzelleşip serpilmeye başlamıştır.
    İngiliz kızlara ders vermeye başlayalı altı ay olmuştu ki kızlar Türkçe’yi iyi öğrenmişler, okuyup yazmakla kalmamış ve düzgün cümleler kurmaya başlamışlar, dili yanlışız kullanmaya başlamışlardır.
    Eserde bir ara unutulmuş olan Feletun Bey aradan geçen üç ay içerisinde Polini’nin nasıl biri olduğunu anlamış, paraların suyu çektiğini görünce aklı başına gelmiştir.Artık boş yere yapılan masraflar ona ağır gelmeye başlamıştır.Polini bu arada Felatun’u terk etmiş ve Felatun bu olayları Rakım’a anlatmıştır.
    Rakım’ın Canan’ı satın almasının üzerinden bir seneden fazla süre geçmişti ki bu iki genç olayların sonunda evlendiler.
    Can’ın ise iyileşmeye başlayıp da ilk olarak ayağa kalkmasının ardından iki buçuk,üç ay kadar geçmişti ki Margrit İskenderiye’den ve Can’ın yavuklusu İzmir’den ve Margrit ile evlenmesi yine bu aralık kararlaştırılan bir yeğeni de Halep’ten gelip kasım üzeri bunların evliliği yapılmıştır ve düğünde Rakım bile oynamıştır.
    Bu düğünün üzerinden de altı ay geçmişti ki Canan ile Rakım’ın bir erkek çocukları oldu ve bu mutlu haberle yazar sözlerine son vermektedir.

    V. MEKÂN

    Geniş Mekânlar

    Romanda geniş mekân fazla önem taşımamakta, ancak yaşanılan yerin büyük bir şehir olduğu hemen okuyucu tarafından anlaşılmaktadır.Romandaki geniş mekân Osmanlı’nın dışa açılan penceresi olan İstanbul gibi büyük bir şehirdir.
    İstanbul Türk halkı için daima çok önemli bir merkez olmuştur. Türk milleti gerek Anadolu’ya girdikten sonra gerek Osmanlı kurulduktan sonra her zaman İstanbul’a ulaşmaya çalışmıştır.Halk yüzyıllar boyunca oradan yönetilmiş, bütün yenilikleri ilk İstanbul halkı görmüş, orası Türk milletinin adeta vitrini olmuştur.
    Romanda da gördüğümüz gibi şehir hayatı çok hareketli verilmeye çalışılmış ve büyük kentlerin mozaik olma özelliği başarılı bir şekilde işlenmiştir.Romandaki İngiliz ailesine, Çerkez esire(CANAN),Rakım’ın Rum dostlarına ve Fransız Josefino’ya bakacak olursak bunu daha iyi anlayabiliriz.

    Ana Mekânlar

    Bu romanda ana mekânlar sınırlıdır.Romanda ana mekânın sınırlı oluşu, romanın bütününün belli birkaç farklı alanda başlayıp bitmesi , olayların sınırlı bir çevrede gelişmesinden ve kişilerin de az olmasından dolayıdır.Ancak romanın böyle olması kişiler arasındaki ilişkilerin daha açık ve daha ayrıntılı olarak verilmesine zemin hazırlamıştır.
    Romanda olaylar en çok Rakım’ın evinde gerçekleşmektedir.Bunun dışında Mister Ziklas’ın evi ve Josefino’nun evi eserde yer almakta ve bazı kısımlarda önemli sayılabilecek olaylar bu mekânlarda geçmektedir.Romanda Rakım’ın evi çok ziyaret edildiği için yazar orayı tasvir etme ihtiyacı duymuştur: Ev bir katlı idi.Zemide mutfak,kiler,odunluk ve ev altı vardır.Ev üç odalı ve bir salonlu, duvarları kağıtlı ve boyalıdır.Yerlerde güzel halılar döşelidir.Bu özellikleriyle tam bir Türk evi görüntüsündedir.
    Bunun dışında fazla ve gereksiz mekân tasvirlerine yer verilmemiştir.

    İç Mekânlar

    İç mekân romanda olayların çoğunlukla gerçekleştiği yerler olmasına rağmen kişilerin ruh hallerine fazla etki etmediği için tasvire de gerek duyulmamıştır.Bu iç mekânlarda da olaylar belli bölümlerde sınırlı kalmış, genellikle evlerin salonlarında geçmiştir.Sadece birkaç bölümde: Canan’ın bir defa Rakım’ı bir defa da Josefino’yu yatırmak için Rakım’ın odasına girilmiş, yine Rakım’ın evinde İngilizlere verilen davette diğer odalara geçilmiştir.

    Dış Mekânlar

    Dış mekânlar da eserde sıkça yer bulmuş,ancak bunlar hep Rakım Bey bir yerden bir yere giderken sadece adı geçen yerlerdir.Buralar Beyoğlu, Posta Sokağı, Postabaşı, Tophane, Salıpazarı gibi yerlerdir.Bu yerler devamlı Rakım’ın yol güzergahını belirtmek için anılmıştır.
    Ayrıca bir de hep beraber gittikleri Kağıthane’deki kır gezintisi vardır.Bir günlerini burada geçirdikleri için yazar da bu tabiat parçasının o anki durumunu biraz okuyucuya verme ihtiyacı duymuştur.

    Mekân-İnsan İlişkisi

    Eserde mekânın insan üzerinde herhangi bir etkisi yoktur.Bu yüzden tasvire de çok yer verilmemiştir.Ancak evlerin genel durumunun aile yaşantısına uygunluğu bakımından bazı değerlendirmeler eser içerisinde kişilerin ağzından yapılmıştır.Örneğin Rakım’ın evi tam olarak Türk ev yaşantısına uymaktadır.Bunun yanında Felatun Bey’in babasının kendi evlerini alafranga yaşantısına göre düzenlemesi önemli bir ayrıntıdır.

    Mekân-Eşya İlişkisi

    Eserde mekân-eşya ilişkisi de kişilerin yaşam biçimlerine göre dikkate alınmış, yaşadığı yerler kültür farklarına göre döşenmiştir.Eşyalar da kişiler üzerinde etki bırakan unsurlar olmadığı için eşyaların ev içindeki dizilişleri, mekânla olan uyumlulukları ve eşya tasvirleri gibi konulara önem verilmemiştir.

    VI. BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI

    A.Anlatıcının Konumu

    Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı romanda gözlemci anlatıcı (yazar Anlatıcı) tekniği kullanılmıştır. Bu tekniğe göre anlatıcı olaylara görgü tanığı konumundadır ve olaylara belli bir mesafede durur. Yazar gördüklerini ya nesnel olarak anlatır ya da etken bir biçimde olaylara kendi düşüncelerini de katar.
    Gözlemci anlatıcı bu romanda da olduğu gibi bazen kendini açıkça belli eder, olayları keserek araya girer ve kendi fikrini söyleyerek okuyucuya kendi tercihini sorar.Diğer taraftan anlatıcı hakim bir konumdadır ve olayların öncesini sonrasını ve o anını bilir.O her zaman her yerde ve her olup biteni bilir, yeri gelince her şeyden haber verir.
    Diğer yandan olaylara müdahalesi, kişileri yönlendirmesi, soru sorması ve yanlı tutumuna bakacak olursak yazar anlatma yöntemini kullanmıştır.Esere baktığımız zaman olayların geçmiş zamanda gerçekleştiği ve sonradan anlatıcı yazar tarafından okuyucuya bildirildiği görülür ki bu da anlatma tekniğinin bir özelliğidir.

    B.Anlatıcının Tutumu

    Ahmet Mithat Efendi’nin bu eseri romantizmin etkisinde yazılmış bir eserdir.Yazarın kendi tasarrufu eserde bayağı etkili bir şekilde kendini göstermektedir ve yazarın yanlı tutumu etkisiyle okuyucu yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
    Romanda iyi ile kötünün karşılaştırılması yapılmış iyinin yanında kötü olan da açık olarak gözler önüne serilmektedir.Burada yazarın düşünceleri gerçekçi bir tutumla verilmek istenmiş iyinin savunuculuğu yapılmıştır.
    Felatun Bey’in yozlaşmış kişiliği ve taklitçiliği eserde yerilmiş, okuyucuya “Kendi özüne sahip çık.” denilerek Rakım Bey övülmüştür.

    Yazarla Eseri Arasındaki İlişki

    Eser yazarın, kalemine ne derece hakim biri olduğu konusunda bir kanıt niteliğindedir.Düşüncelerini halka ifade etmek için bir araç olarak kullandığı romanı eğitici bir unsur olarak görmüştür.
    Anlatma tekniğini kullandığı bu eserinde yazar, halka sunmak istediği düşüncelerini Rakım Bey’in ağzından vermiştir.Bu duruma bakacak olursak yazar bu romanda bir nevi kendini anlatmıştır.Belki de bundan dolayı olayların geçmişini ve geleceğini bilmektedir ve hakim bir bakışla esere dahil durumdadır.
    C.Anlatım Açısı

    Yazar eserinde bir fikrin savunmasını yaptığı için kişilerden ve anlatım biçiminden ziyade olayları öne çıkarmaya çalışmıştır.Kişiler arasındaki etkileşim, kişilerin iyi ve kötü tarafları çerçevesinde doğru ve yanlış olanın değerlendirmesi, kişilerin birbirini yönlendirmesi gibi unsurlar eserde yazarın istediği şekilde kullanılmıştır.
    Esere farklı kişilerin gözüyle baktığımız zaman olayları bazen dıştan içe bazen de içten dışa olarak gözlemleriz.Bu bakımdan eserin baş kahramanlarından Rakım Efendi yeri geldiğinde yönlendirici yeri geldiğinde yönlendirilen kişi olabilmektedir.
    Eserde aslında içten dışa dönük anlatım fazla yer almamaktadır, ancak gerçekte yazarın düşünceleri olan Rakım’ın Felatun hakkındaki düşünceleri ve bunun tam tersi Felatun’un Rakım hakkındaki düşünceleri iç konuşmaları şeklinde verilmiştir.

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 52

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Tekrar ve soru çözümü: Öğrenilen derslerin sık tekrarı ve o konu ile ilgili bol soru çözümü bizim vazgeçilmezimizdir. Öğrenilen bilgilerin büyük bir kısmı aynı gün unutulmaktadır. Bunu engellemek adına aynı gün yatmadan önce beş on dakika yapılacak bir tekrar öğrenilen konunun kalıcılığını sağlayacaktır. Yine birkaç gün sonra yapılacak konu tekrarı az da olsa unutulan bilgilerin tekrar hatırlanmasını sağlatacak ve daha kalıcı öğrenmeler gerçekleştireceksiniz.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

7.Sınıf Etkin Sonuç Yayınları Fen Bilimleri Ders Kitabı 52.Sayfa Cevapları

4. Dondurma yiyen bir kişi dondurmanın tadını alırken;
  1. Sinirler uyartıyı beyindeki tat alma merkezine iletir.
  2. Ağızdaki besinler tükürükte çözünür.
  3. İleti beyinde değerlendirilir ve tat olarak algılanır.
  4. Tat reseptörleri uyarılır.
Olaylarının gerçekleşme sırası hangi seçenekteki gibi olur?
  1. I, II, III, IV
  2. II, IV, I, III
  3. II, I, III, IV
  4. III, I, II, IV
Cevap  B

************

5. Organ bağışı ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
  1. Organ nakli toplumsal dayanışmayı azaltır.
  2. Bağışlanan organın alınabilmesi için ailenin yazılı onayı gereklidir.
  3. Sağlıklı olan her organ bağışlanabilir.
  4. Akli dengesi yerinde, 18 yaşından büyük herkes organ bağışında bulunabilir.
Cevap  A

************

6. Sağlıklı bir insanın gözüne ait kısımlar numaralandırılmıştır. Görüntünün oluştuğu kısım hangi numara ile belirtilmiştir. 
  1. 1
  2. 2
  3. 3
  4. 4
Cevap  B

11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 53

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Türkçe sorularının % 68’i anlam, %34’i bilgiyi yorumlama sorularıdır. Bu nedenle öğrenci bol kitap okumalı ve gazete dergi makalelerini yorumlamalıdır. Bol soru çözmelidir. Soru çözme işi zevkli bir uğraş haline getirilmelidir.Yeni öğrenilen konularla ilgili testler bir gün sonra mutlaka çözülmelidir. Öğrenci konuyu gerçekten öğrenip öğrenmediğini ancak o zaman görebilir. Sınav gününe kadar her gün , bir ders seansında 20 soruyu geçmemek koşulu ile paragraf soruları çözülmelidir. Paragraf soruları çözülürken, doğru cevap göz önünde bulundurularak, yapılan yanlışın neden yapıldığı araştırılmalıdır.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

7.Sınıf Etkin Sonuç Yayınları Fen Bilimleri Ders Kitabı 53.Sayfa Cevapları

7. Acı biber yiyen bir kişinin dilinde numaralı kısımlardan hangisi daha yoğun uyarılır. 
  1. 1
  2. 2
  3. 3
  4. 4
Cevap  D

************

8. Sağlıklı bir kişinin kulağına ait aşağıdaki yapıların hangisi, dış ortamdaki sesleri toplar?
  1. Salyangoz
  2. Çekiç kemiği
  3. Kulak kepçesi
  4. Kulak yolu
Cevap  C

************

9. Cisimlerden gelen ışık ışınları aşağıdaki yapıların hangisinden daha önce geçer?
  1. Camsı cisim
  2. Sarı leke
  3. Göz merceği
  4. Kornea
Cevap  D

************

10. Hangi iki duyu organı arasındaki ilişki daha bağlantılıdır?
  1. Görme-koklama
  2. Koklama-tatma
  3. Dokunma- tatma
  4. Dokunma-koklama
Cevap  B