Çocuklara özgüven veren en büyük etken

Psikolog Hilal Arslan, sorumluluk verilmeden koruyup kollanarak yetiştirilen çocuklarda özgüven eksikliğinin daha fazla görüldüğünü söyledi.

Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Psikolog Hilal Arslan, sorumluluk verilmeden, koruyup kollanarak yetiştirilen çocuklarda özgüven eksikliğinin daha fazla görüldüğünü söylüyor. Arslan, sorumlulukları ebeveynlerinin üzerinde olan çocukların sorun çözme yeteneğinin gelişmediği ve bu durumun kendini yetersiz hisseden bireylerin yetişmesine sebep olduğunu aktardı.

Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Arslan, aileleri; çocuklarının yerine her şeyi düşünerek onlara iyilik yapmadıklarını farketmeleri konusunda uyarıyor. Çocuklarda duygularını ifade edememe, hakkını savunamama gibi davranışlarla kendini gösteren özgüven eksikliğinin; aile ve okul hayatını, yetişkinlik dönemini ve iş hayatını da etkilediğine dikkat çekti. Psikolog Arslan, ebeveynlerin çocuklarını kendi eserleri gibi gördüklerinin altını çizerek, “Toplum olarak hata yapmaya karşı toleransımızın düşük olması, örnek çocuk yetiştirmeye çalışırken ebeveynin çocuğu kendi eseri gibi görüp onu kusursuz bir proje yapma çabası içinde olması, aşırı anne babalık çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.” ifadelerine yer verdi.

Çocuğa yaşına ve yeteneklerine uygun olmayan hedefler verip bunları başarmasını beklemenin de yanlış olduğunu vurgulayan Arslan, “Çocuğa yapabileceğinden zor görevler verilirse çocuk gereksiz yere başarısızlık duygusunu tadar. Aynı şekilde becerileri ve ilgi alanına uygun olmayan görevlerde çocuğa kendini yetersiz hissettirir. Örneğin 2 yaşındaki çocuğa boyama kitabı alır ve dışarı taşırmadan boyamasını beklersek bunu başaramayan çocuk yeteneklerine güvenemez. Halbuki 2 yaş bu beceriyi beklemek için çok erken bir yaştır. Ya da futbol oynamaya kabiliyeti olan bir çocuğu ısrarla keman kursuna gönderip yapamadığında daha çok çalışmasını söyleyerek ona kendini yetersiz hissettirmek yanlış bir değerlendirmedir. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemi iyi tanınmalı, o yaş grubundaki çocukların neler yapabildiği hakkında fikir sahibi olunmalı, çocuğun bireysel özellikleri, kabiliyeti ve yönelimi iyi tespit edilmelidir.” önerilerinde bulundu.

Çocuklara duygularını çekinmeden ifade edebileceği şekilde iletişim kurulmasının önemine değinen Psikolog Hilal Arslan, ailelere şu tavsiyelerde bulundu:

“Çocuğa içinde bulunulan gelişim dönemine, yeteneklerine, ilgi alanına ve potansiyeline uygun görevler verilmeli. Aile içerisinde kendisini ilgilendiren konularda karar verileceği durumlarda çocuğun da fikrine sunulmalı. Haftalık aile toplantıları düzenleyebilir ve bu toplantılarda herkes evle ilgili öneri veya isteklerini ifade etmesi konusunda yüreklendirebilirsiniz. Çocuklar zaman zaman bize komik gelebilen ancak onlar için çok büyük anlamlar ifade eden bazı duygularından bahsederler. Eğer onlara hissettiklerinin yersiz olduğuna dair söylemlerde bulunursanız duygularını ifade edememek gibi sorunlar yaşamaya başlayabilirler. Bu nedenle çocuklar herhangi bir duygusundan bahsettiğinde önce duygusunu anladığınızı, belki çocukken buna benzer bir olay yaşadığınızı ve çözümlediğinizi söyleyebilir, daha sonra problemi çözmek adına önerilerini alabilirsiniz.”

Kaynak: CİHAN

Saç dökülmesini önleyen 7 yiyecek!

Sürekli dökülen saçlarınız sizi endişelendiriyorsa beslenme düzeninizi gözden geçirmeniz gerekebilir.

Bazı besinler saçların dökülmesine karşı oldukça etkilidir.

1. Kuruyemiş

Sağlık için saçlar Omega-3 yağ asitlerine ihtiyaç duyar. Kuruyemişlerdeki Omega-3 saçları korurken çinko da dökülmesi engeller.

2. Zeytinyağı

Zeytinyağı iyi bir E vitamini kaynağıdır. E vitamini saçları koruyan ve kalınlaşmasını sağlayan bir antioksidandır. Ayrıca hücrelerin sağlıklı gelişimi için önemlidir. Cildi nemli ve yumuşak tutar. Zeytinyağı saç köklerini nemlendirirken kırılmalara karşı da etkilidir.

3. Soya

E vitamini açısından zengin bir diğer besin de soyadır. Hemoglobin üretiminde önemli yere sahip olan demir soyada bol miktarda bulunur. Hemoglobin, kanda bulunur ve oksijenin taşınmasını sağlar. Yeterli hemoglobin olmadığında kan dolaşımının düzgün işlemesi mümkün değildir. Dolaşım sistemi düzgün çalışmadığında saç derisi saçların büyümesi için yeterli desteği alamaz.

4. Havuç

Gözlere olan faydasının yanı sıra havuç saçlara da iyi gelir. A vitamini sayesinde saçların sağlıklı ve parlak görünmesini sağlayan sebum üretimini destekler.

5. Tam tahıllı besinler

B7 vitamini ihtiva eden tam tahıllı gıdalar saçların dökülmesi ve grileşmesine karşı etkilidir.

6. Ispanak

B9 vitamini parlak ve sağlıklı saçlar için gereklidir. Yeterince alındığında saçlarınızın daha sağlıklı göründüğünü fark edeceksiniz.

7. İstiridye

Afrodizyak etkisiyle bilinen istiridye çinko açısından da zengindir. Çinko, etkili bir antioksidandır ve saçları korur.

 

Ayaklarınıza ne kadar özen gösteriyorsunuz?

Tüm gün yük taşıyan ayaklar kemik, kas, eklem deri tırnak yapıları içerir.

Ayak sağlığınız genel vücut sağlığını tamamlar, günlük yaşamı daha rahat sürdürmemiz için önemli olmasının dışında diğer hastalıklar açısından yol göstericidir. Deride olan belirtiler kızarıklık, kabarıklık, sertlik, benler, kaşıntı, ağrı, uyuşma, şişlik, tırnak renk yapı değişiklikleri uzman doktor görüşü alınmasını gerektir.

Dermatolog Uzm.Dr. Yasemin Balsever Kural anlattı:

Diabetik hastalarda duyu azaldığı için yaralar, nasırlar, yanık, mantar ve bakteri enfeksiyonu kolay gelişir, bu nedenle ayak bakımı, kontrolü önemlidir. Dolaşım problemi olan kişiler tedavisi güç olan yara, morluk olmaması için aynı şekilde sıkı ayakkabı kullanımından, tahriş, darbeden kaçınmalı.

Uygun ayakkabı seçimi çok önemli

Sıkı dar ayakkabılar şekil bozukluklarına, nasırlara yol açar. Uzun süre kapalı ayakkabı giyen, yürüyüş yapan kişiler, sporcular daha özenli olmalı. Tekrarlayan nasır problemi varsa ortopedi, nöroloji uzmanı tarafından değerlendirilir tabanlık, uygun ayakkabı önerilir. Nasır tedavisinde yüzeyde kalınlaşmış boynuzsu tabakayı yumuşatan ilaçlar sonrasında bunların uygun şekilde temizlenmesi yeterlidir. Ayakta her sertlik nasır değildir, siğiller sıklıkla görülür, üzeri nasır benzeri sert tabaka ile kaplandığı için nasır ile karışabilir. HPV virusunun neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Tanı ve tedavi için artış olmadan dermatoloji uzmanı tarafından değerlendirilmeli.

Ayak kaşıntısı, pullanma mantar hastalığı belirtisidir

Terleme artışı, yıkadıktan sonra kurulamama kolaylaştırıcıdır, bu nedenle yaz aylarında artar. Dermatoloji uzmanı tarafından uygun ilaçlarla tedavisi yapılabilir. Tedavi edilmediğinde deri bütünlüğü bozulur bir bakteri hastalığı olan ağrılı, kırmızı, ödemli görünümü ile yılancık gelişebilir. İstirahat, antibiyotik tedavisi yapılır. Ayak mantarı ile benzeşen diğer deri hastalıkları, ekzama, ayakkabı dermatiti tedavi sırasında dikkate alınır.

Tırnaklar, çevresindeki deri yapısı ile ayak sağlığını tamamlar

Renk değişiklikleri kalınlaşma gözlenebilir. Travma sonrası tırnak altına kanama olması ağrı, mor renk değişikliğine yol açar, kanama birikim yaparsa boşaltılması ağrıyı rahatlatır tırnağın düzgün uzamasını sağlar, ayak tırnağı yavaş uzadığından iyileşme uzun zaman alır. Şiddetli darbe olduğunda tırnak yatağında kalıcı şekil değişikliği yapabilir. Sıkı ayakkabılar ise uzun zaman içerisinde tırnak yapısı bozar, tırnak plağının yatağından ayrışmasına neden olabilir. Tırnakta kalınlaşma, renk değişikliği tırnak mantar enfeksiyonu ve bazı deri hastalıklarının bir bulgusudur. Mantar tetkiki yapılır, varsa uzun süreli ilaç tedavisi uygulanır.

Bazı iç hastalıklarının tırnakta renk değişikliği yapabileceği unutulmamalı!

Tırnak çevresindeki deri koparılması, kesilmesi sonrasında dolama gelişebilir. Ağrılıdır, cerahat birikimi varsa boşaltılır. Tırnak batması kısa kesilen, şekil düzensizliği olan tırnaklarda, sıkı ayakkabılarla kolaylıkla gelişebilir. Oldukça ağrılıdır, batan kısmın rahatlatılması uygun pansuman, bazen cerrahi girişim gerekebilir. Tırnağın düzgün kesilmesi, darbeden kaçınılması önleyicidir.

Bedenimizin her bölümünde olduğu gibi ayak bakımı kendine özgü yapısı dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Bedenimizin her bölümünde olduğu gibi ayak bakımı kendine özgü yapısı dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Tüm gün ayakkabı içinde kapalı kalan ayakların bakımı öncelikle yıkadıktan sonra parmak arası dahil güzelce kurulamaktır. Kuru çatlamış ayak tabanı için nemlendiriciler, peeling etkili kremler etkilidir. Ponza ve topuk törpüleri ise çok kullanılmamalı deri tahriş olabilir.

Terlemeye yatkın olan bireyler için ayak deodorantları, terlemeyi azaltıcı etkisi olan krem ve solüsyonlar faydalıdır. Ayrıca Botox enjeksiyonları ayak tabanı terleme tedavisinde uygulanmaktadır. Yaz aylarında çorapsız ayakkabı, terliklerin yapısında bulunan materyallere bağlı ekzamalar gelişebilir. Özellikle kapalı ayakkabı giyildiğinde pamuklu kısa çoraplar kullanımı tercih edilir.

Tırnak kesilirken batmayı önlemek için çok kısa ve yuvarlak kesilmemeli, sivri uçlar törpülenmeli. Tırnak çevresindeki deri tırnağı enfeksiyondan korur kesilmemeli nemlendirici kremler bariyer işlevini güçlendireceğinden kullanılabilir.

Oje, aseton gibi tırnak kozmetikleri allerjik reaksiyon yapabilir, dikkatli kullanılmalı.

Hem tırnağa, hem ayak yapısına zarar vermemek için dar olmayan, ayak yapısına uygun, yumuşak ayakkabılar seçilmeli.

Parfüm, kadınları daha güzel gösteriyor

Hoş kokuların kadınların yüzünün daha çekici görünmesini sağladığı belirlendi.

ABD’deki Monell Kimyasal Duyular Merkezi’nden bilim adamlarının araştırması kokunun hoşluğu ile yüzün çekiciliğinin beyinde birbiri ile ilişkilendirildiğini ve kokuların çekicilik algısını değiştirebileceğini ortaya koydu.

Katılımcılara 8 kadının fotoğrafını gösteren bilim adamları onlardan fotoğrafları çekicilik bakımından değerlendirmelerini istedi.

Değerlendirme sırasında çeşitli kokular sıkıldı. Balık yağı ile karıştırılan hoşa gitmeyen kokular denendiğinde katılımcıların fotoğrafları çekici bulmakta zorlandığı görüldü. Gül yağı ile karıştırılan hoş kokular sıkıldığında ise fotoğraftaki birçok yüz daha çekici bulundu.

Ancak bilim adamları, hoş kokuların yüzlerin daha genç görünmesini sağlamadığını da belirtti.

Bir sonraki aşamada bilim adamları kokular ve erkek yüzleri arasındaki ilişkiyi inceleyecek.

Koku ve görmeye ilişkin “işaretlerin” bağımsız olarak yüz çekiciliği algısını etkileyebileceğini ortaya koyan araştırmanın sonuçları “PLOS ONE” dergisinde yayımlandı.

Kaynak: AA

Vücudunda fazla beni olanlar dikkat!

Vücudunda fazla beni bulunan kadınların meme kanserine yakalanma riskinin daha fazla olduğu belirlendi.

ABD’deki Indiana Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, sol kolunda en az 15 beni bulunan kadınların meme kanserine yakalanma riskinin hiç beni bulunmayanlardan yüzde 35 fazla olduğunu gösterdi.

Araştırmada ayrıca, menopoz sonrasında 6 ya da daha fazla bene sahip kadınlarda östrojen ve testosteron seviyesinin, hiç beni bulunmayanlardan daha yüksek olduğunu belirten bilim adamları, ben ve meme kanseri bağlantısının cinsiyet hormonlarından kaynaklanıyor olabileceğini vurguladı.

Yaklaşık 20 yıl 74 bin 523 hemşire ve 89 bin 902 Fransızca öğretmeninin verilerini inceleyen bilim adamları ben sayısının teorik olarak meme kanseri riskini gösterdiğini ancak bunun pratikte nasıl yorumlanacağının henüz bilinmediğini belirtti.

Araştırmanın sonuçları “Public Library Of Science Medicine” dergisinde yayımlandı.

Hamilelik belirtileri nelerdir?

İşte gebelikte görülen ilk belirtiler;

Hamileliğin ilk belirtisi adet gecikmesidir. Bu süre de 1 – 2 hafta adet gecikmesi yaşandıktan sonra başlar. Bu dönemde gebelik yaklaşık olarak bir buçuk aylık olmuştur. Yani 5 – 6 haftalıktır. İlk başlarda adet gecikmesinin dışında her hangi bir belirti veya şikâyet söz konusu değildir. Çünkü daha gebelik oluşma sürecindedir.

Hamilelik belirtileri gebeliğin rahime yerleşmesinin ardından kanda gebelik hormonlarının artması sonucunda olur. Hamilelik belirtileri hormonlara bağlıdır. Ancak ilk belirtiler her kadında farklı olabilir. Bazen hamile kaldığınız halde aynı duygular davranışlar sergileyebilir bazen de kendinizdeki farklılıkları hissedebilirsiniz.

Hamile kaldığınızı gösteren üç belirti vardır. Bunlar; Olası belirtiler, Şüpheli belirtiler ve kesin belirtilerdir.

Hiçbir teste gerek kalmadan bazen kendinizin hamile olduğunu hissedebilirsiniz. Birçok kadın bunu hissediyor. Çünkü normalden farklı davranışlar, duygusallık, unutkanlık ve hassasiyetlik size bunu hissettirebilir. Göğüslerinizdeki hassasiyette hamilelik belirtilerinden biri olabilir.

Hamileliğin en erken belirtileri;

Adet gecikmesi hamileliği şüphelendiren ilk belirtilerdendir. Şunu unutmamalısınız ki her adet gecikmesi gebelik belirtisi değildir.

Bazı yiyecek ve içeceklere karşı oluşan tiksinme duygusu

Yorgunluk; Gebeliğin ilk haftalarında ortaya çıkar. Progesteron hormonunun seviyesine bağlı oluşur. Yorgunluk hissi bazen aşırı stresten de kaynaklanabilir.

Sık idrara çıkma; Sık idrara çıkmak bazen gebelik belirtisinden öte bazı hastalıklarında habercisi olabilir. Eğer hamile iseniz sık idrara çıkmanızın nedeni hormon seviyesinin yükselmesinden kaynaklıdır.

Gebeliğin rahme inmesine bağlı lekelenme. Bu üstüne görme olarak da adlandırılır

Sabah bulantıları; Östrojen hormonunun artmasına bağlı bulantılardır. Bazı kadınlarda sabah bulantıları değil günün her saati bulantı olabilir.

Vajinal akıntı; Hamileliğin ilk haftalarında artış göstererek dikkat çekmektedir. Bütün gebelik boyunca devam eder.

Şişlik hissi ve bulantı

Vücut ısısındaki artış

Mide yanması

Bayılma

Baş dönmesi

hamilelikaylari.com

Ev hanımları KADHİM ile gülüyor

Kadın Aile Danışma ve Üretim Merkezi (KADHİM), unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarını yaşatılmasına yönelik kurslarla yüzleri güldürüyor.

Eski bir Antakya evinin restore edilmesiyle oluşturulan merkezdeki 11 odada kadınlar bir taraftan eğitim alırken, diğer yandan da oluşturulan sergileme alanında kente gelen yerli ve yabancı ziyaretçilere ürünlerin tanıtımı ve satışı yapılıyor.

Cam işlemeciliğinden ipek dokumacılığına, hasır örmeciliğinden gümüş tasarımına kadar birçok el sanatını merkezde açılan kurslarla yaşatmaya çalışan kadınlar, hem mesleğin inceliklerini öğreniyor hem de aile bütçesine katkıda bulunuyor.

Kurs eğitmenlerinden Sümeyye Duran, merkezlerinde hemen hemen her alanda kurs açtıklarını ve burada çok güzel vakit geçirdiklerini kaydetti.

Kadınların evde boş oturmak yerine merkeze gelerek farklı el sanatlarının inceliklerini öğrendiğini ifade eden Duran, kurslar sayesinde el emeği, göz nuruyla ortaya çok güzel ürünler çıktığını söyledi.

Kursiyerlerden Seval Hamamcı da meslek lisesinden mezun olduğunu, aile bütçesine katkı sağlamak ve ev stresinden kurtulmak için kursa geldiğini belirtti.

Kursta tel kırma, iğne oyası ve nakış işleri gibi birçok alanda eğitim aldıklarını anlatan Hamamcı, “Yaptığımız el işleriyle hem aile bütçesine destek oluyoruz hem de ev ortamından çıkıp sosyal bir ortama giriyoruz. Evde oturup sıkılmaktansa aile bütçemize katkı sağlamak bize ayrı bir mutluluk veriyor” diye konuştu.

Kursiyer Nurhan Bulut ise (62), yıllardır resim sanatına merak duyduğunu ancak bir türlü fırsat bulamadığını, merkez sayesinde hayalini gerçekleştirdiğini kaydetti.

Mozaik sanatı kursiyeri Pelin Delioğlu da 9 aydır kurs gördüğünü ve kendi çeyizini hazırladığını aktardı.

Kaynak: AA

Korkusuz kadınlar

İzmir’de otomatik iskele sistemlerinde başarılı çalışmalara imza atan Star Lift, kadınlara da iş imkanı sağlıyor.

Korkusuzca montajladıkları iskelelerde çalışan kadınlar, şaşkınlıkla karşılanıyor.

İzmir’de inşaat sektörüne kadın elinin değmesine öncülük etmekten mutluluk duyduklarını belirten Star Lift Genel Müdürü Şenez Asil, “Gelişen teknoloji çağı kadınları her alanda erkeklerle yarışmalarına imkan sağlıyor. İnşaat sektöründe de kadınların yer almaya başlaması şaşkınlıkla karşılanıyor. Alışılmadık bir şekilde inşaat sektöründe çalışan kadınları görenler gözlerine inanamıyor. Bünyemizde çalışan Gülşen Sarı, Kezban Korkmaz, Fatma Gündüz ve Bahar Çiftçi, montajladıkları iskeleleri inşaat alanında montajlıyorlar. Metrelerce yükseklikte korkusuzca ekmeklerini kazanıyorlar” dedi.

” ’İNŞAAT SADECE ERKEKLERE GÖREDİR’ ALGISINI KIRMAYI BAŞARDIK”

Önceleri güç isteyen iskele montajlama sistemlerinin artık daha pratik ve daha güvenli olduğunu belirten Gülcan Sarı, ”İki senedir bu işi yapıyorum. Eşime ilk söylediğimde ’Yapamazsın, yorulursun’ tepkileriyle karşılaştım. Ancak ben denemek istedim. Oldukça rahat ve güvenilir çalışma koşulları ile en az bir erkeğin yapabildiği kadar bu işi yapabildiğimizi gösterdim. Yani insanlarda yer alan ’İnşaat sadece erkeklere göredir’ algısını kırmayı başardık” diye konuştu.

“YÜKSEKLİK KORKUM VARDI”

Firma bünyesinde çalışan Fatma Gündüz, “Bu işi yapmadan önce yükseklik korkum vardı ve etrafımdaki insanlar da bunun bilincindeydi. Ancak ben de bu sektörde çalışmayı denemek istedim. Otomatik iskelelerin oldukça güvenli ve donanımlı bir çalışma sistemi olduğunu gördükten sonra bu korkumu yendim. Yükseklik korkum olduğunu bilen yakın çevremdekiler benim bu işi yapabildiğimi duyduklarında çok şaşırıyorlar. Toplumda yer alan erkek işi-kadın işi ayrımını ve önyargıları yıktığımızı düşünüyorum” diyerek görüşlerini dile getirdi. Bahar Çiftçi ile Kezban Korkmaz da, iskele üzerinde adeta cambazlık yaptıklarını söylediler.

“KADIN ÇALIŞAN SAYIMIZI ÇOĞALTACAĞIZ”

Türkiye’de kadınların her alanda çalışması gerektiğini vurgulayan Star Lift Otomatik İskele Sistemleri Kurucusu Ali Keskin sözlerini şöyle sürdürdü: “Günümüz dünyasında iş sektöründe artık kadın-erkek ayrımının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Toplumun belleğinde yer alan tabuları yıkmak gerekir.

Bu sektöre girdikten sonra klasik iskele sistemlerine alternatif yaratarak otomatik iskele sistemini kabullendirmek de çok kolay olmamıştı. Ancak bu sistemin güvenilirliği ve kullanılırlığı zaman geçtikçe kolaylıkla kabul edildi. Dolayısıyla aynı şekilde yeni bir fikir olarak inşaat sektörüne kadın elini değdirdik. İnsanların ’yapamaz, çalışamaz, yorulur’ gözüyle baktıkları kadınların oldukça faydalı bir şekilde bu işi yapabildiğini de ispatlamış olduk.”

Kaynak: İHA

2014 gelinlik modelleri büyüledi

Hatay’ın İskenderun ilçesinde hizmete açılan The Paris Fashion House’nin 2014 yılı gelinlik modelleri büyüledi.

Hatay’ın İskenderun ilçesinde hizmete açılan The Paris Fashion House’nin 2014 yılı gelinlik, abiye ve damatlık koleksiyonundan oluşan defilesinde ünlü mankenler Ece Gürsel ve Esra Serim podyuma çıktı.

Sapphire Kır Bahçesi’nde gerçekleşen ve dünyaca ünlü moda tasarımcılarının koleksiyonlarından oluşan modelleri tanıtan Manken Ece Gürsel ile Miss Model of the World yarışmasında Türkiye’yi temsil eden Esra Serim, güzellikleriyle tüm dikkatleri üzerlerine çektiler.

Saat 21.00’de başlayıp kokteylle 24.00’e kadar süren defilede Modacı Neslihan Karadaş’ın hazırladığı son model gelinlik ve gelinlik başları da beğeniyle izlendi. Defileye çok sayıda modacı ve basın mensubu katıldı.

Kaynak: İHA

Hamileler oruç tutmalı mı?

Uzmanlar, hamilelerin oruç tutma konusunda karar verirken dikkat etmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

İslam dinine göre gebelerin oruçtan muaf olduğunu hatırlatan Op. Dr. Güler Altıntepe, yinede oruç tutmak isteyen sağlıklı gebelerin doktorlarına danışarak oruç tutabileceğini fakat diyabet, tansiyon, reflü, migren gibi rahazsızlıkları olan, herhangi bir rahatsızlığı olmasa da gebelik süreci sorunlu geçen anne adaylarının ise kesinlikle doktor kontrolü olmadan oruç tutmaması gerektiğini belirtti.

Hamileler açlığa ve susuzluğa karşı daha hassas

Düzenli ve dengeli beslenmenin anne karnındaki bebeğin gelişimi için büyük önemi olduğunu vurgulayan Op. Dr. Güler Altıntepe, kendisiyle beraber bebeğini de besleyen anne adaylarında acıkma durumunun ve kan şekerindeki düşüsün diğer insanlara göre daha hızlı meydana geldiğini hatırlattı. Hamilelik döneminde anne adaylarının kan şekeri seviyesini dengede tutabilmeleri için sık sık ve az az yemelerinin en doğrusu olduğunu belirten Dr. Altıntepe, oruç tutmak isteyen anne adaylarının bu düzenin dışına çıkmak zorunda kaldıklarını ifade etti.  Anne adaylarının gün içerisinde almaları gereken enerji ve vitaminleri iftar ve sahur öğünlerinde de alabileceğinin altını çizen Dr. Altıntepe, iftar ve sahur öğünlerinde doğru besinlerin tercih edilmesi ve doğru bir yeme şekliyle yiyeceklerin tüketilmesi gerektiğini söyledi.

Op. Dr. Güler Altıntepe, ‘Hamileler açlığa ve susuzuluğa karşı diğer insanlara göre çok daha hassastır. Uzun süren açlık dönemlerinde vücuttaki şeker deposu tükenir ve vücut enerji gereksinimi için yağ yakımına başlar. Yağ yakımı sonucu vücutta keton oranı artar. Ketonlar bebeğin beyin ve psikolojik fonksiyonlarında bozulmalara neden olabilir. Uzun süren açlık ve susuzluk dönemlerinin gebelerdeki diğer bir etkisi de bulantı, kusma, mide ekşimesi gibi olağan rahatsızlıkların artmasıdır. Bu nedenle Ramazan ayında oruç tutmak isteyen gebelerin çok dikkatli olmaları, devamlı doktorlarıyla iletişim halinde olmaları ve doğru bir perhiz içerisinde Ramazan ayını geçirmeleri gerekiyor..’ diye konuştu.

Nasıl beslenilmeli?

Sağlıklı bir gebe diyetinde süt, meyve-sebze, et, tahıl grubu ve bol sıvı gıdalar olması gerektiğini belirten Dr. Altıntepe, anne adaylarının mutlaka sahura kalkmaları gerektiğini, sahurda tok tutucu yiyecekler tüketmeleri gerektiğini, iftarda ise yiyecekleri yavaş yavaş, aşırıya kaçmadan tüketmeleri gerektiğini belirtti. Sahurla iftar arasındaki dönemde bol sıvı gıdalar tüketilmesini ve günde 3 litre olan sıvı ihtiyacının giderilmesini öneren Dr. Altıntepe, ‘İftar ve sahurda çok tuzlu, çok yağlı, çok kızartılmış, çok şekerli yiyeceklerden kaçınılmalı. Demli çay, kahve, kola gibi içeceklerin bizi daha çok susatacağı unutulmamalı. Unlu tatlıların yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli.’  Diye konuştu.