Sincar’da kaçanlar inşaatlarda yaşıyor

IŞİD’in Sincar’ı ele geçirmesi sonucu Duhok kentine kaçan Iraklılar, bölgedeki inşaatlarda yaşayarak hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor.

IŞİD’in Sincar ve Zummar bölgelerini ele geçirmesi sonucu çoğunluğunu Ezidilerin oluşturduğu bir grup Sincar Dağları’na kaçarken bir grup Ezidi ise kuzey kentlerine doğru göç etti.

IŞİD zulmünden kaçarak 15 kişilik ailesiyle birlikte önce Sincar Dağları’na kaçtığı belirten Hamad, daha sonra gelen yardımlar sayesinde Duhok’a geldiğini ifade etti.

Sincar Dağları’nda günlerce ellerinde kalan son haşlanmış buğdayları yiyerek hayatta kaldıklarını kaydeden Hamad, “Yiyeceğimiz yoktu, bitkin haldeydik, çok fazla yürüdük ve yollar çok sarp ve dikti. Bir tepeden diğerine gidiyorduk. En sonunda annem, ‘Daha fazla yürüyemeyeceğim’ dedi. 2 oğlum onu taşımaya çalıştı fakat yapamadılar. Annem bize, ‘Oğlum gidin, ben yakında zaten öleceğim. Niçin beni bekliyorsunuz ki?’ dedi. Onu bırakmayı reddettik fakat birkaç saat sonra yorgunluk ve susuzluktan hayatını kaybetti” dedi.

“ANNEMİ GÖMME ŞANSIMIZ OLMADI”

Annesi öldükten sonra ne yapacaklarını bilemediklerini belirten Hamad, “Annemi gömmek için şansımız yoktu. Eğer geri dönme fırsatımız olursa onun vücudunu, kemiklerini ne bulabilirsem gömeceğim. Anne hayattaki en değerli şeydir. Ailedeki diğer çocukların ve gençlerin ölmesinden çok endişelendim. Yapacak hiç bir şey yoktu. Yoksa kim anne babasını bu gibi bir durumda bırakabilir ki?” dedi.

7 gün Sincar Dağları’nda kaldıktan sonra güvenli bir şekilde Dohar’a geldiklerini belirten Hamad, “Sincar hakkındaki duygularım; hiçbir şekilde oraya geri dönemem. Sincar’ı nasıl tekrar görebilirim ki? Orada yüzlerce insanın ölümüne şahit oldum” dedi.

Irak’ta IŞİD’in birçok kenti ele geçirmesi sonucu 1.2 milyon Iraklı yaşadıkları bölgelerden göç etmek zorunda kaldı. IŞİD’in Sincar bölgesini ele geçirmesi sonucu Sincar Dağı’na kaçan Ezidilerin bir çoğu Irak ve ABD uçaklarının yardımı sonucu bölgeden kurtarıldı. Birçok Ezidi’ye su ve gıda yardımı yapılırken yetkililer Sincar Dağı’nda halen yüzlerce Ezidi’nin mahsur olarak yaşadığını kaydetti.

Kaynak: İHA

Suriye’de hava saldırısı: 81 ölü

Suriye’de Esed ordusuna bağlı savaş uçaklarının bombardımanı sonucu dün ülke genelinde 81 kişi hayatını kaybetti.

Suriyeli muhalif kaynaklar, Esed’e bağlı helikopterlerin Şam’ın Deyr El Asafir ve Humus’un Rastan bölgelerine yönelik gerçekleştirdiği saldırıda çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiğini aktardı.  Helikopterler ve savaş uçakları ile gerçekleştirilen bombardımanda Şam ve banliyölerinde 29, Humus’ta 20 Halep’te 11 Hama’da 8, Deyr Ezzor’da 6, Dera’da 6, İdlib’te 1 kişinin yaşamını kaybettiği ifade edildi.

İsrail 8 Filistinliyi serbest bıraktı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılar sırasında gözaltına aldığı Filistin’lilerden 8’ini serbest bıraktı.

Filistin Esirler Bakanlığından yapılan açıklamaya göre İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne yönelik kara saldırısı esnasında, sınır bölgelerinde gözaltına aldığı Filistinlilerden 8’ini serbest bıraktı.

Bakanlık daha önce yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne yönelik saldırısı sırasında 26 Filistinliyi tutukladığını, Bakanlığın bu durumu büyük bir itinayla takip ettiğini ve tutukluların kimliklerine ulaşmak için yoğun çaba sarfettiğini belirtmişti.

Kaynak: AA

Gazze’de ölü sayısı bin 962 oldu

İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı bin 962’ye, yaralananların 10 bin 196’ya yükseldi.

Gazze’de görevini fiilen sürdüren eski Filistin Hükümeti Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref El-Kudra, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sağlık ekiplerinin birkaç saat önce İsrail saldırılarında yıkılan binaların enkazında bir cesede daha ulaşması ve daha önceki saldırılarda yaralanan bazı kişilerin de hayatlarını kaybetmesi sonucu, saldırılarda ölen Filistinlilerin sayısının bin 962’ye yükseldiğini belirtti.

Hayatını kaybeden Filistinlilerden 470’inin çocuk, 343’ünün kadın, 88’inin yaşlı ve 1’inin de İtalyan gazeteci olduğunu ifade eden Kudra, yaralılardan 3 bin 84’ünün çocuk, bin 970’inin kadın ve 368’inin ise yaşlı olduğunu kaydetti.

Mısır’ın arabuluculuğunda Filistin ve İsrail tarafları önceki gün gece yarısı biten 72 saatlik ateşkesi 5 gün daha uzatma kararı almıştı.

İsrail, yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze’ye, 7 Temmuz’da havadan ve denizden, 17 Temmuz’da ise karadan saldırıya geçmişti.

Gazze’deki saldırılarda ölenlerin yanı sıra bu dönemde İsrail güvenlik güçlerinin Filistinlilerin Kudüs ve Batı Şeria’daki gösterilerine müdahalesi ve bu bölgelerde Filistinlilere ait birçok ev ve iş yerine düzenlediği baskınlarda çıkan olaylarda, 34 kişinin hayatını kaybettiği belirtilmişti.

Kaynak: AA

Avrupa’nın göbeğinde Türklere büyük jest

Brüksel’in dünyaca ünlü meydanı Grand Place, 600 bin begonya çiçeği kullanılarak dev Türk halısına dönüştürüldü.

Belçika’ya Türk işçi göçünün 50’nci yılı etkinlikleri kapsamında tarihi ve turistik meydanın ortasına, 75 metre uzunluğunda ve 25 metre genişliğinde bin 875 metrekarelik alana yayılan Uşak halısı motifi için 100 işçi gün boyu çalıştı.

Kırmızı, turuncu, pembe ve sarı begonya çiçekleriyle çim kullanılarak halı motifine dönüştürülen meydan, turistlerin ilgi odağı oldu.

Çiçek halının açılışı dolayısıyla meydanda havai fişek, ışık ve ses gösterileri düzenlenirken Belçikalı besteci ve müzisyen Gregoire Dune, saz, def ve keman gibi geleneksel enstrümanlarla tasavvuf müziği konseri verdi.

Brüksel Belediye Başkanı Yvan Mayeur, Belçika’da yaşayan yaklaşık 220 bin Türk’e 50’nci yıl jesti olarak planladıkları çiçek halının Türk kültür ve sanatının tanıtılması kapsamında önemli etkinlik olduğunu söyledi.

Uşak kilimi motiflerini yansıtan çiçek halı 17 Ağustos’a kadar açık kalacak. Belçika’nın en çok turist çeken noktası Grand Place’a üç günlük sergi süresince 150 bin ziyaretçi bekleniyor. Çiçek halı, 5 euro ücret karşılığında meydandaki tarihi belediye binasının balkonundan da görülebilecek.

Grand Place’da ilk olarak 1971’de başlatılan ve 1986’dan itibaren her iki yılda bir düzenlenen çiçek halı etkinliği için Belçika’nın Gent kentinde yetiştiriken begonya çiçekleri kullanılıyor. Belçika, 17’nci yüzyılda Güney Amerika’da keşfedilen canlı renkli begonya çiçeklerinin en büyük üreticisi konumunda.

 

IŞİD’den kaçan her aileye 1 milyon dinar

Irak’ta, IŞİD saldırısından kaçan ve zor koşullarda yaşam savaşı veren ailelere Kürt yönetimi ilk aşamada 1600 TL yardımda bulunacak.

IŞİD örgütünün Irak’ta Kürt yönetiminin koruması altında olan Sincar ve bazı köylere saldırmasından sonra canlarını kurtaran yüz binin üzerindeki kişi Zaho, Duhok ve Erbil’e sığınırken; Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi kaçanların tespiti için çalışmalara başladı.

Bölgesel yönetimin görevlileri hem BM’nin açtığı kamplar, hem sokakta yaşayanlar, hem evlere, okullara ve parklara sığınanların kimliklerini tespit edip sığınmacı sayısını bulmaya çalışıyor.

Bölgesel Kürt yönetiminin ayrıca her aileye ilk aşamada bin 600 TL karşılığı olan 1 milyon dinar dağıtacağı öğrenildi. Merkezi Bağdat yönetimi ile petrol satışı konusu nedeniyle sıkıntılar yaşayan ve yaklaşık bir yıldır bütçe sorunu yaşayan Kürt yönetiminin insani yardım için uluslararası kuruluşlara da başvurduğu belirtildi.

Nijer’de sel can aldı

Nijer’de şiddetli yağışların yol açtığı sellerde hazirandan bu yana 12 kişi öldü.

 

Başbakan Brigi Rafini’nin İnsani İşler Danışmanı Saadatou Mallam Barmou, hazirandan bu yana şiddetli yağışların neden olduğu sellerde 12 kişinin öldüğünü, çok sayıda kişinin yaralandığını, 4 bin 450 evin zarar gördüğünü belirtti.

Sellerden 27 bin 293 kişinin etkilendiğini söyleyen Barmou, 2 bin hektardan fazla ekim alanının sular altında kaldığını ve yoksul ülkenin vatandaşlarının açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu vurguladı.

Barmou, yağışlardan sadece çöldeki Diffa ve Agadez bölgelerin etkilenmediğini belirtti.

Hükümetin Birleşmiş Milletler (BM) ile sel mağdurlarına 200 tondan fazla gıda yardımında bulunduğunu açıklayan Barmou, halen en az 2 bin ailenin yardıma ihtiyaç duyduğuna da dikkati çekti.

Ülkede 2012’deki sellerde onlarca kişi ölmüş, yaklaşık 500 bin kişi evinden olmuştu.

Kaynak: AA

Klima göz kuruluğu yapıyor

Klimalı ortamlarda uzun zaman geçirenler göz kuruluğu riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Basit bir hastalık olduğu sanılan göz kuruluğu erken teşhis edilmezse görme kaybına bile yol açabiliyor.

Dünyagöz Samsun’dan Opr. Dr. Birgi Sönmezer, yaz döneminde alışveriş merkezleri, ofis, ev ve otomobillerde klimanın yoğun kullanıldığını ve çok bilinmese de bu ortamların göz kuruluğu riskine neden olduğunu belirtti. Dr. Sönmezer, gözün çabuk yorulması, yanma, yabancı bir cisim hissi, batma, kızarma, kaşıntı gibi şikâyetlerle kendini gösteren göz kuruluğunun, erken dönemde tedavi edilmediği takdirde görme kayıplarına bile neden olabileceğine dikkat çekti.

“GÖZYAŞI EKSİKLİĞİ GÖRME KAYBINA YOL AÇABİLİR”

Opr. Dr. Birgi Sönmezer, gözün kalkanı olarak tanımladığı gözyaşının, gözün şeffaf ön yüzeyi olan kornea sinirlerinin tahriş olmasını engellediğini, gözün daha net ve rahat görmesini sağladığını ifade etti. Gözyaşının gözün oksijen almasına ve beslenmesine yardımcı olduğunu belirten Sönmezer, “Gözyaşı, yapısında bulunan maddeler sayesinde dışarıdan gelen hastalıklara karşı gözün savunma bariyeri görevini görür. Yabancı maddelerin göze teması durumunda gözü yıkayarak temizler. Gözyaşı eksikliği gözde uzun vadede ciddi problemlere hatta körlüğe bile neden olabilecek durumlara yol açabilir” dedi.

“DÜZENLİ ARALIKLARLA GÖZ KONTROLÜNÜZÜ YAPTIRIN”

Opr. Dr. Birgi Sönmezer, klimalı ortamlarda uzun süre bulunanların özellikle plaza çalışanlarının düzenli aralıklarla göz kontrolü yaptırmaları gerektiği konusunda uyardı. Göz kuruluğu olanların doktorunun verdiği tedaviyi düzgün bir şekilde uygulaması gerektiğini önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Sönmezer, göz kuruluğu tedavisinde ilk olarak suni gözyaşı tedavisinin uygulandığını ifade etti. Az ya da orta dereceli göz kuruluğu tedavisinde göz yüzeyini ıslatmaya yönelik tedavilerin yeterli olduğunu belirten Dr. Birgi Sönmezer, daha ileri durumlarda ise ‘punktum tıkacı’ denilen bir yöntemin gündeme geldiğini bildirdi. Sönmezer, bu yöntemde gözyaşı kanalına tıkaç takılarak gözyaşının kanala akmasının engellendiğini ve böylelikle gözyaşının gözde daha uzun süre kalmasının mümkün olduğunu açıkladı.

Hastalığın daha ileri evrelerinde kanser ve vücudun savunma mekanizmasının dengesini bozan (otoimmun) hastalıklarda kullanılan siklosporin A’nın sulandırılmasıyla elde edilen ilaca başvurduklarını söyleyen Op. Dr. Birgi Sönmezer, “Göz kuruluğunun tedavisinde kullanılan bu ilaç ciddi anlamda olumlu sonuçlar sağlıyor. İlaç şu an başarıyla ileri derece göz kuruluklarında ve göz kuruluğu ile oluşan sistemik hastalıklarda kullanılıyor” diye konuştu.

Kaynak: İHA

Van’da narkozsuz ameliyat

Lokman Hekim Van Hastanesi’nde, Türkiye’de bir ilk gerçekleştirilerek Glamus tümörüne yakalanan hasta narkoz verilmeden ameliyat edildi.

Konuyla ilgili İHA muhabirine açıklamada bulunan Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Halil Başel, Glamus Tümörü’nün yüksek rakım nedeniyle doğuda çok görülen bir hastalık olduğunu belirtti. Hanım Bayaza (65) adlı hastanın Glumus Tümörü denilen ve şah damarı üzerine iyi huylu bir tümörün yerleşmesinden oluşan bir hastalıkla geldiğini ifade eden Başel, iyi huylu bir tümörün bile ilerlemesi sonucu kötü sonuçlar doğurabildiğini söyledi. Dr. Başel, “Bu hastalık erken tanı konulduğu zaman çok iyi sonuçları var. Ama geciktiği zaman da kötü sonuçları olabilen bir hastalıktır. Tümörün çıkarılması da zorlaşıyor” dedi.

Hastanın anatomik yapısının anestezi almasını zorlaştırdığını ve bu nedenle daha önce ameliyatını ertelediklerini ifade eden Başel, “Biz daha önceden hastamızı ameliyat etmek istedik, ama hastamız anatomik yapısından dolayı anestezi alması zor olan bir hastaydı. O yüzden ameliyatını biraz erteledik. Daha sonra anestezi uzmanımız Dr. Sibel Akıncı’nın tecrübesiyle hastamıza hiç narkoz vermeden, sadece hastalıklı bölgenin özel yöntemlerle uyuşturularak lokal anestezi verilmesiyle ameliyatını geçekleştirdik” ifadelerini kullandı.

Ameliyat sırasında hasta ile sohbet ettiklerini de dile getiren Başel, “Hastamızla konuşarak, hiçbir sıkıntı yaşamadan böyle zor bir ameliyatı yaptık. Daha önce bu hastalıkla ilgili yaklaşık 70 ameliyat daha yaptık, ama hepsini genel anestezi ile yaptık. Bu ameliyatın özelliği anestezinin burada bize büyük konfor sağlamasıdır ve Türkiye’de ilk kez hastaya narkoz verilmeden yapılmasıdır” şeklinde konuştu.

Glamus Tümörü hastalığının bölgede yaygın olarak görüldüğüne değinen Başel, batıda birçok hekimin meslek hayatı boyunca bile görmediği bir rahatsızlık olduğunu da sözlerine ekledi.

Hastanın ilerleyen yaşı, obezite olması ve akciğerinden de rahatsız olması nedeniyle genel anestezi yapılmasının sıkıntılı olacağından dolayı böyle bir yönteme başvurduklarını vurgulayan Lokman Hekim Van Hastanesi Anestezi Uzmanı Dr. Sibel Akıncı ise, “Hastamızın ileri derecede akciğer hastası olması, obezite olması ve yaşı itibari ile genel anestezi yöntemi sıkıntılıydı. Bu nedenle bu yöntemi denedik. Bu yöntem başka operasyonlarda da hem tanı hem tedavi hem de ameliyat için kullanılabilir” dedi.

Hanım Bayaza adlı hasta ise, ameliyat sırasında doktorlarla konuştuğunu belirterek, “Onlarla ayrı ayrı konuşuyordum. Bazen onların konuşmalarına gülüyordum. Ameliyatım çok güzel geçti. Kendilerine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Kaynak: İHA

Böbrek naklinden sonra anne oldu

Şanlıurfa’da yaşayan ve 4 yıl önce geçirdiği böbrek naklinden sonra hamile kalan genç kadın, bir kız çocuğu dünyaya getirdi.

Geçirdiği böbrek naklinden 4 yıl sonra hamile kalan genç bir kadın Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Organ Nakli Merkezi’nce yapılan düzenli takiple bir kız çocuğu dünyaya getirdi.

Şanlıurfa’da yaşayan ve 4 yıl önce böbrek nakli yapılan Dilşah Kayran, hamileliği süresince DÜ Organ Nakil Merkezi’nce yapılan düzenli takibin ardından 37. haftada sezaryenle bir kız çocuğu sahibi oldu.

Kayran, yaptığı açıklamada, bir çocuk sahibi olmanın mutluluğunu yaşadığını ifade ederek, “Sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğim için çok mutluyum. Bana bu duyguyu yaşatan tüm sağlık personeline şükranlarımı sunuyorum” dedi.

DÜ Organ Nakli Merkezi’nde Böbrek Nakli Sorumlusu Prof. Dr. Ali Kemal Kadiroğlu, böbrek naklinin son dönem böbrek yetmezliğinde seçkin bir tedavi olduğunu belirterek, böbrek nakli olan hastaların nakil sonrası çocuk sahibi olma durumunun sözkonusu olduğunu söyledi.

“Böbrek nakli olmak gebe kalmaya engel bir durum değildir”

“Nakilden en az iki yıl sonra takip edilen tetkiklerinde anormal bir durum saptanmazsa böbrek nakli olmuş hastanın gebe kalmasına izin verilir” diyen Kadiroğlu, gebelik süresince hastanın hem nefroloji hem de kadın doğum uzmanlarınca takip edildiğini belirtti.

Kadiroğlu, bu hastalarda gelişen gebelik durumu ve gebelik süresince karşılaşılacak problemlerin sağlıklı kadınların gebelikte karşılaşacağı problemlerle benzer olduğuna işaret ederek, ancak sağlıklı kadınlara göre daha fazla takip edilmeleri gerektiğini vurguladı.

Doğumun sağlıklı kadınlarda olduğu gibi normal şekilde veya endikasyona göre sezaryenle olabileceğine dikkati çeken Kadiroğlu, şöyle dedi:

“4 yıllık böbrek nakli geçmişi olan hastamız gebelik süresince önemli bir problem yaşanmadan 37. haftada seza sağlıklı bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Dolayısıyla böbrek nakli olmak gebe kalmaya engel bir durum değildir. Hastalarımız şartlar uygun olduğunda gebe kalıp anne olma duygusunu yaşayabilirler.”

Kaynak: AA