Kilis Yine Roketlerin Hedefi Oldu

Suriye’de iç savaş devam ederken Türkiye süren iç savaştan her anlamda etkileniyor. Sınır noktasında bulunan Kilis’e bugün yine Suriye tarafından ateşlenen roket mermileri düştü. Ateşlenen 2 roket mermisinin bir tanesi boş bir araziye isabet ederken bir tanesi ne yazık ki bir pansiyona isabet etti. Merminin isabet aldığı bölgede yaşanan patlamada 1 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi yaralandı.

Bölge kaynaklarından edinilen bilgilere göre Suriye tarafından ateşlenen 2 roket mermisinden bir tanesi Kilis otogarı yakınlarında boş bir araziye düştü. Bu patlamada herhangi bir can kaybı yaşanmazken diğer merminin İbn-i Sina Caddesi’nde bulunan bir pansiyonun birinci katına isabet ettiği bildirildi. Roketin pansiyona çarpıp infilak etmesi ile birlikte yaralanan 8 kişi, acil servis yetkililerince Kilis Devlet Hastanesine tedavi edilmek üzere götürüldü. Kilis Belediyesi çalışanı olarak görev yapan Mehmet Emin Onarıcı, sağlık ekiplerince kaldırıldığı Kilis Devlet Hastanesinde hayatta kalması için yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Patlamalar Kilis’te korku ve panik yaratırken Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara bazı açıklamalarda bulundu. Kara, Kilis’i yardım sever bir ensar şehri olarak nitelendirerek dış ülkelerde yaşanan terör olaylarının Kilis halkını doğrudan etkilediğini ve Suriye’de yaşanan insanlık dramının bölge için çok büyük kayıplara mal olduğunu ifade etti.

 

Hasan Kara, yaptığı açıklamada Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından aranarak tüm vatandaşın zararının karşılanacağının haberini aldığı bilgisini verdi. Kara, bu tür olayları siyasi rant olarak algılayarak insanları toplanmaya, eylem yapmaya davet edenlerin yaptıklarının yanlış olduğunu, ortadaki siyasi hesap ancak seçim ile çözülceğini sözlerine ekledi.

İşte Diyanetin Aile Raporu

Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumdaki aile yapısının daha sağlıklı bir hale getirilebilmesi amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.  Başkanlık, bu çalışmalar kapsamında aile bütünlüğünün pekiştirilmesi ve korunması amacı ile bir öneri raporu hazırlayarak meclise sundu. Sunulan rapor TBMM Aile Bütünlüğünün Araştırılması Komisyonu’nda incelenecek.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından aile bütünlüğünün pekiştirilmesine ve korunmasına yönelik olarak hazırlanan öneri raporunda özellikle Aile ve Dini Rehberlik bürolarında görev yapanların ihtiyaç duydukları donanımın tedarik edilmesi konusu vardı. Bununla birlikte meclisten rehberlik ve manevi destek gibi konularda yapılan çalışmaların çoğaltılabilmesi için çalışmaların yapılması istendi.

Hazırlanan raporda ailelerin ne şekilde korunması gerektiğine dair bilgiler de vardı. Aile fertlerinin toplumda kol gezen hurafelerden, din ile alakası olmayan fakat din olarak değerlendirilen tutum ve alışkanlıklardan uzak durulmasının gerekliliği, yetkili diğer kurumlarla iş birliği içerisinde topluma doğru din bilgisinin aşılanması gerektiği gibi detaylar da raporda yer alan tavsiyeler arasında.

Raporda bulunan bir diğer ayrıntı da Aile Ve Dini Rehberlik bürolarının yürüttüğü çalışmalara ait verilerin takip edilerek analiz edilmesinin gerekli olduğu. Bununla birlikte Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ailelere doğru eğitimi vermek amacıyla hizmete koyduğu Aile Eğitim Programına, Diyanet görevlilerinin eğitiminde kullanılmak üzere ailede dini değerler adı altında bir program eklenmesinin gerekliliği vurgulandı.

Bunlarla birlikte gençlerin madde ve ekran bağımlılıklarından da korunabilmeleri için erken yaşta özellikle Kur’an kursuna gelen gençlerde eğitimler verilip bilinçlendirme çalışmaları yapılmasının gerekliliğine vurgu yapıldı.

PKK Köşeye Kıstırıldı Silah Bırakmaya Hazırız Dedi

Güneydoğu illerimizde sürdürülen terör operasyonları güvenlik güçlerinin kararlılığı, inancı ile birlikte devam ediyor. Bu kararlılık bazı kesimleri rahatsız etmiş olacak ki bölücü terör örgütü PKK’nın yönetildiği Kandil’den ”Silahları bırakmaya hazırız” açıklaması HDP ve DBP’li heyetlere iletilmişti. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Kandil’deki terör örgütü liderlerinden alınan mesajın ardından harekete geçti. Demirtaş, öncelikle muhafazakar aydınlar ile bir araya gelerek çözüm için onlardan destek istedi. Ziyaret ettiği Almanya’da ise silahların artık susmasını, bu işin mecliste çözülmesini istediğini söyledi.

Bölücü terör örgütü PKK, güvenlik güçlerinin sürdürdüğü etkili operasyonlar ve bölge halkının da kendilerine sırt çevirmesi ile birlikte ağır bir yara aldı. Örgüt liderleri, aldıkları kayıbın nasıl çözüleceğine dair yollar ararken Kandil’in ateşkes yanlısı isteği HDP saflarında yankı buldu. Kandil’e giden HDP’liler, PKK’lı yöneticilerden ”silahları bırakmak istediklerini ve Öcalan’ın devreye girmesini istediklerini” duydular ve harekete geçtiler. Bu ziyaretten bir süre sonra KCK Avrupa Sorumlusu Zübeyir Aydar ”Çözüm masasında ABD Türkiye ile arabulucumuz olsun” açıklamalarıyla gündeme geldi.

Geçtiğimiz aylardan beri ayrıştırıcı tavrı ile dikkat çeken ve seçim zamanı bir Türkiye partisi olacağını iddia edip bu fikirden çok uzakta kalan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kandil’den aldığı mesajlar doğrultusunda siyasetteki söylemini de değiştirmeye başladı. Demirtaş, ”silahlar sussun, siyasetle çözülsün” mesajları verdi ve muhafazakar gazeteci ve yazarları ziyaret ederek çözüm masası için destek istedi.

 

 

Erdoğan’a çirkin hakarete gurbetçi tepkisi

Alman ZDF kanalında, Jan Böhmermann isimli komedyenin mizah adı altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etmesine tepkiler yükseliyor. Berlin Büyükelçisi Karslıoğlu olayı kınarken, Türkler televizyon binasına siyah çelenk bıraktı

Alman medyasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Türkler’e karşı yapılan hakaretler Alman ZDF televizyonunda Jan Böhmermann isimli komedyenin yayımladığı şiirle zirve yapmıştı. Kanal bile akla gelmeyecek en ağır hakaretleri mizah kılığıyla yayımlamasına tahammül gösteremeyerek ilgili videoyu internetten kaldırdı. Alman mizah tarihinde, Hitler dönemi dahil bir ulusa hakaret bu boyutlarda olmamıştı. Alman medyasının bazı temsilcileri kantarın topuzunun kaçtığını söylerken, Bild gazetesi videoyu internet sitesinde manşetten yayınlayıp kışkırtmayı sürdürdü.

BÜYÜKELÇİDEN KINAMA

Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu yayınladığı bildiri ile yaşananları kınadı. Karslıoğlu “Bu program, eleştiri, şaka yapma ve mizah anlayışının çok ötesinde, mide bulandıran, artık iğrençlik düzeyine inmiş, ırkçılığın dahi sınırını zorlayan yayın” ifadesini kullandı. Karslıoğlu “Arkaya bir İsrail, Fransız veya Polonya bayrağı koysalar yanında Fransa baget ekmeği koysalar olur mu? Galiz küfürler, küfürün ötesinde iğrenç benzetmeler var. Bunu yapmak doğru değil” diye konuştu. Almanyalı Türkler bu videoyla zirve yapan Türk düşmanlığına karşı tepki gösterdi. Bir grup Türk, ZDF’nin Mainz’daki merkezinin önüne çelenk koyarak tepkilerini dile getirdi. Sosyal medyada da tepkilerin ardı arkası kesilmiyor. Ludwigshafen’nden Bülent Döger isimli bir avukat ise Böhmermann hakkında suç duyurusunda bulundu. Türk toplumu ZDF ve Böhlermann’ın özür dilemesini ve vergilerle finanse edilen ZDF’in Böhlermann’ın işine son vermesini talep ediyor.

Mikdat KARAALİOĞLU / FRANKFURT

Genelkurmay’dan Kritik Açıklamalar

Genelkurmay’ın, 31 Mart günü saat 08.35’te internet sitesine ‘Bazı basın yayın organlarında yer alan iddialar hakkında’ başlığıyla koyduğu açıklama büyük yankı uyandırdı.

TÜRKİYE’de demokrasinin seviye atlaması için askeri vesayetin bitirilmesi şarttı.

Son 15 yılda Avrupa Birliği uyum süreci ile birlikte büyük mesafe kat edildi. Askerlerin siyaset üzerindeki etkisi ülke gündeminden düştü. Askeri darbelere dayanak gösterilen mevzuat değişti. “Türkiye’de ‘askeri darbe’ sözcüğü artık ağza bile alınmaz” denmeye başlandı. Komutanların kamuoyuna mesajlar vermekten uzak durması, TSK açıklamalarında kendi görev alanlarıyla ilgili bilgilendirmelerle sınırlı kalması bu normalleşme sürecine büyük katkıda bulundu.

MORAL-MOTİVASYON OLUMSUZ ETKİLENİYOR

Hal böyleyken, Genelkurmay’ın, 31 Mart günü saat 08.35’te internet sitesine ‘Bazı basın yayın organlarında yer alan iddialar hakkında’ başlığıyla koyduğu açıklama büyük yankı uyandırdı.

Açıklamada, TSK’nın Anayasa’da belirtilen hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve demokratik toplum olmanın gerekleri prensiplerine bağlılığı temel esas alarak, Anayasa ve yasalar çerçevesinde kendisine verilen görevler doğrultusunda yurtiçinde ve sınır ötesinde teröristle mücadele ettiği anlatıldıktan sonra, “Hal böyle iken bazı medya organlarında hiçbir dayanağı olmadan yapılan haber ve yorumlar doğal olarak kahraman silah arkadaşlarımızın moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, tüm mensuplarımızı rahatsız etmektedir” denildi.

Silahlı Kuvvetler’in demokrasiye bağlılığını her ortamda dile getirdiği vurgulanan açıklamada, TSK’da idari ve adli mekanizmaların sürekli ve etkin olarak çalıştırıldığının disiplin, mutlak itaat ve tek emir-komuta esası olduğunun altı kalın bir çizgiyle çizildi. Açıklamada, “Hiçbir yasadışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum ve/veya harekete taviz verilmesi söz konusu değildir” ifadesi yer aldı. Açıklamayla yetinmeyen TSK, söz konusu yazı ve haberlerle ilgili yargı yoluna da başvurdu.

Peki gündeme bomba gibi düşen bu açıklama nereden çıktı? Kamuoyunda askeri vesayet tartışma konusu bile değilken, TSK neden böyle bir açıklama yaptı? Soruya yanıt bulmak için askeri yetkililerle yaptığımız görüşmelerin sonunda açıklamayı tetikleyen gelişmeler kronolojik olarak şu şekilde netleşti:

O SORUYA YANITI TETİKLEYEN GELİŞMELER

– 21 Mart: ABD’nin ünlü Neocon isimlerinden Michael Rubin, American Enterprise Institute sitesinde yayınlanan “Türkiye’de darbe olabilir mi” başlıklı yazısında Türkiye’de askeri darbe olasılığının yüksek olduğunu iddia etti.

– 23 Mart: Star gazetesinden Halime Kökçe, Fethullah Gülen’in beddua ederken kime güvendiğini sorguladığı yazısında, “Tam da darbe mekaniğinin konuşulmaya başlandığı, ABD’li Neocon’ların peş peşe Türkiye aleyhine yazılar yazdığı, hiç utanmadan ‘darbenin Türkiye için kurtuluş olabileceğini’ ima ettikleri bir vasatta, Türkiye’nin iki büyük şehrinde bombalı terör eylemleri yapıldığı dönemde; karanlık ses yeniden sahne alıyor ve son bedduasını ediyor” yorumunu yaptı. Kökçe, “Beddualarını Allah’a güvenip etmeyeceğine göre, ordudaki Haşhaşilerine darbe komutu veriyor” sözleriyle TSK içinde cemaat yanlısı subayların varlığını ima ediyordu.

‘AKAR DİRENİRSE İSTİFASINI VERİR’

– 27 Mart: Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, TSK içinde bir Fethullahçı yapılanma olduğuna dikkat çektiği yazısında, Rus uçağının da bir Fethullahçı F-16 subayı tarafından düşürüldüğünü iddia etti. Uçağın düşürülmesinin Türkiye’nin karşısına çıkardığı zorluklara değinen Kütahyalı, çok iddialı bir şekilde şu satırları yazdı: “F-16 pilotlarının bile en az yüzde 50’sinin Fethullahçı olduğuna dair çok sağlam raporlar var. 2016 yılında TSK’dan toplu şekilde atılacak bunlar. Hulusi Akar direnmeye kalkarsa da istifasını verir. Bu kadar basit.”

– 28 Mart: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Harp Akademileri’nde verdiği konferansta ordunun birliğinin, beraberliğinin, emir-komuta zincirinin gücünün mutlaka en üst düzeyde tutulması gerektiğini vurgulayarak, kurmay subay adaylarına şöyle seslendi: “Her fırsatta söylüyorum, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Sizlerin huzurunda buna bir de tek ordu, tek komutan vurgusunu da eklemek isterim. Anayasamızın 117’nci maddesi, ‘Başkomutanlık TBMM’nin manevi varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur’ diyor. Yine aynı maddenin devamında da, ‘Genelkurmay Başkanı, Silahlı Kuvvetler’in komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanı namına yerine getirir’ ifadesi yer alıyor.”

TSK İÇİN GÖRMEZDEN GELİNEMEYECEK UYARI

Ankara’daki askeri bürokrasi ve siyaset dünyası, TSK’nın durduk yerde ’emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum veya harekete taviz vermeyeceğine’ dair açıklama yapmasına ihtimal vermiyor. Aynı şekilde TSK’nın iki gazetecinin yazısından yola çıkarak böyle bir savunmaya geçmesi ihtimali de düşük görülüyor. Ancak, bu sorunun Cumhurbaşkanı seviyesinde dile getirilmesi, TSK için ‘görmezden gelinmeyecek’ bir ‘uyarı’ olarak yorumlanıyor.

“TSK içindeki Fethullahçı yapılanma” iddiaları koridorlarında da yoğun bir şekilde konuşuluyor. TSK komuta kademesinin bunun konuşulmasına bir itirazı yok. Ancak bu iddianın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile karargahının tepkisini çok fazla çeken bir devamı var: “TSK Fethullah Gülen ile mücadelede yeterli azmi ve kararlılığı göstermiyor…”

Bir general, TSK’nın cemaatçi yapılanma nedeniyle ödediği bedelleri anımsatarak, kendileri açısından durumu şöyle özetliyor: “Buna rağmen cemaatle yeterince mücadele edilmediğini söylemek, vicdansızlıktır…”

Ankara Kulisi

Meclis, bu hafta denetim ve yasama faaliyetleri için mesai yapacak

Meclis, bu hafta hem denetim hem de yasama faaliyetleri için mesai yapacak.

Meclis, nisan ayı boyunca, haftalık çalışma günleri olan salı, çarşamba ve perşembe günlerinin yanı sıra pazartesi ve cuma günleri de çalışacak. Genel Kurul, günlük programını tamamlamaması halinde saat 24.00’ten sonra da çalışmalarını sürdürecek.

HDP’nin; “yargı erkini baskı altına aldığı ve yönlendirdiği, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve Anayasa’ya aykırı yaklaşımlarda bulunduğu” iddiasıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve “çocuklara yönelik cinsel istismarı ve kadınlara yönelik şiddeti önlemede ihmali bulunduğu” iddiasıyla da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkında verdiği iki ayrı gensoru önergesi, yarın TBMM Genel Kurulunda görüşülecek. Genel Kurul, yarın saat 14.00’te toplanarak, gensoruların gündeme alınıp alınmayacağına ilişkin görüşmeleri yapacak.

Gensoruların ardından, görüşmeleri yarım kalan “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” kurulmasına ilişkin yasa tasarısına devam edilecek. Genel Kurul, bu tasarıyı yasalaştırdıktan sonra, kamuoyunda “esnek çalışma” olarak bilinen İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanunu’nda Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı’nı ele alacak. “Temel Kanun” olarak görüşülecek olan Tasarı, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması ve uzaktan çalışma gibi esnek çalışma modelini öngörüyor.

Tasarıya göre; özel istihdam bürolarının, geçici iş ilişkisi kurma yetkisi alabilmesi için başvuru tarihinden önceki 2 yıl süresince kesintisiz faaliyet göstermesi gerekecek. Özel istihdam büroları, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonları için aracılık faaliyeti yapamayacak. Özel istihdam bürosu, 12 ay boyunca hiçbir işe yerleştirmeye aracılık yapılmazsa, büro izni iptal edilecek. Kurumdan izin almadan iş ve işçi bulmaya aracılık yapanlara, iş arayanlardan ücret alan veya menfaat sağlayanlara 20 bin lira idari para cezası uygulanacak.

Tasarıyla; doğum izninde, askerlik hizmetinde, mevsimlik tarım işlerinde, ev hizmetlerinde, iş güvenliği bakımından acil işlerde, iş hacminin öngörülemeyen ölçüde artması gibi hallerde geçici iş ilişkisi kurulabilecek. Kamu kurum ve kuruluşlarında, madenlerde geçici işçi çalıştırılamayacak.

Genel Kurul, 8 Nisan Cuma günü de çalışacak.

-Komisyonlar

Meclisteki ihtisas ve araştırma komisyonları da gündemlerindeki konuları ele alacak.

Adalet Komisyonu, Bilirkişilik Kanunu Tasarısı’nı, 5 Nisan Salı günü görüşecek.

İçişleri Komisyonu, Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nı, 6 Nisan Çarşamba günü ele alacak.

KİT Komisyonu, denetimlerini sürdürecek. Komisyon; 6 Nisan Çarşamba günü yapacağı toplantıda Devlet Malzeme Ofisi ile Milli Piyango İdaresi, 7 Nisan Perşembe günü yapacağı toplantıda ise Toprak Mahsulleri Ofisi ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü (AOÇ) 2013 – 2014 yılı hesaplarını inceleyecek.

Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu, “aile bütünlüğünün korunmasına matuf olumlu uygulamaları ve aile bütünlüğünü olumsuz etkileyecek risk faktörleri” hakkında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i, 7 Nisan Perşembe günü dinleyecek.

Siyasi parti grup toplantıları, 5 Nisan Salı günü yapılacak.

Melda Çetiner Karagöz

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Kendisine Yöneltilen Eleştirilere Cevap Verdi

Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkında söylediği sözlerin ardından özellikle hükümet kanadından büyük tepki toplamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu da dahil olmak üzere birçok siyasi Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin uygunsuz şeyler olduğunu ifade etmişlerdi. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerinin arkasında olduğunu ve yanlış birşey söylediğini düşünmediğini ifade eden açıklamalarda bulunmuştu. Gelen tepkilerin ardından Kılıçdaroğlu bir açıklama daha yaparak Karaman’daki Ensar Vakfı ile ilgili sorumluları, bakanları ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdi. Yaptığı açıklamalarda sarf ettiği sözler ise şu şekilde;

Kılıçdaroğlu, siyasetin doğasında eleştirinin olduğunu ve insanların birbirini eleştirebileceğini söyledi. Ancak konunun onla ilgisi olmaması halinde neden cumhurbaşkanının olayların odağı haline getirildiğini anlayamadığını ifade etti.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da sert sözlerle eleştirdi. Erdoğan’ın bulunduğu konuma gelirken tarafsız olacağına dair söz verdiğini ancak parlamento önündeki yemininden sonra bu yemini tutmayıp namusunu ve şerefini çöp sepetine attığını söyledi. Bununla birlikte ”Ben topluma gerçekleri gösteriyorum, daha birçok örnek gösterebilirim.” ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a bir çiftçiye ”Ananı da al git” dediğini hatırlattı. Bununla birlikte Soma’da faciada yakınını kaybetmiş insana ”İsrail dölü” diye hitap eden Erdoğan’ın asıl sapıklığı kendisinin yaptığını ifade ederek Erdoğan’ı konuyu saptırmaya çalışmakla suçladı.

Kılıçdaroğlu, bir de ‘önüne yatmak’ fiilinin sözlük anlamını eleştirileri yöneltenlere hatırlattı. ‘Önüne yatmak’ eyleminin iki anlama geldiğini, bir anlamının birisinin önüne boylu boyunca uzanmak olduğunu, diğer bir anlamının ise bir kişi veya kurumu korumak için elde bulunan imkanları kullanmak olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, bu sözden onların çıkardığı gibi bir anlamın hiç bir şekilde çıkmadığını, söylediği sözlerin cinsel alana çekilmeye çalışıldığını ifade ederek ”Bu da onların kafalarının içinde neler döndüğünü gösteriyor” sözlerini kullandı.

Hamileyken Sigara İçmeyi Düşünmeyin

Sigaranın sağlığına ne kadar zararlı olduğu konusunda herkesin bir bilgisi vardır. Fakat önemli olan bu bilgiyi uygulamaya koymak. Peki kaçımız sağlığımıza sigaradan daha çok önem gösteriyoruz? Sigara kullanımının hamile kadınlarda da sıklıkla görüldüğü belirtiliyor. Gelin hamileyken sigara kullanmanın hem anneye hem de bebeğe zararları neymiş birlikte öğrenelim. Bu konu ile ilgili detaylı bilgi için, sizler için yayımlamış olduğumuz bu haberimizi okumaya devam edin.

Sigara kullanımı nedeni ile dünyada 10 saniyede bir insan hayatını kaybetmektedir. Hiçbir insanın sigara içmesi tasvip edilmiyor ama hamile kadınların sigara konusunda çok daha hassas olmaları gerekiyor. Hem kadın için hem de doğacak olan bebek için sigara sorunu büyük önem taşıyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olan Op. Dr. Aslı Alay, hamile kadınların sigara kullanması sonucunda bebeğin anne karnında aniden ölebileceğini ya da doğar doğmaz ölebileceğini, düşük riskinin fazla olabileceğini, erken doğum ve plesanta yerleşimi ile ilgili sorunların ortaya çıkabileceğini söyledi. Sigara kullanan kadınların yüzde 50-60’ı hamilelik dönemlerinde de sigara kullanmayı sürdürdüğü biliniyor.

Hamilelik döneminde içilen tek bir sigara dahi bebeğe etki eder. Hamilelik döneminde içilen bu sigaralar yüzünden bebek oksijensiz kalır. Uzmanlar hamile kadınların bebeklerine bunu yapmamaları gerektiği yönünde birçok uyarıda bulunuyor. Sigaranın zararları ile ilgili çalışmalar ne kadar yetersiz olsa da her hamile kadının bu konuda bilinçli olması gerekiyor.

 

Milli Polis Teşkilatı Kuruluyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, mecliste bulunan vekillerin ardından polis teşkilatını da yerli ve milli bir hale getirme yoluna gidiyor. Erdoğan, yaptığı açıklamada ”Ülkenin emrinde yerli ve milli bir polis teşkilatı inşa ediliyor” dedi ve paralel yapının Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgili olarak da ”maalesef çok geç fark ettik” ifadelerini kullandı.

Recep Tayyip Erdoğan, Polis Teşkilatı’nın 171’inci kuruluş yıldöönümü nedeniyle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda polisler ile birlikte bir toplantı düzenledi. Erdoğan, vatanın milletin huzuru ve refahı için gecesini gündüze katıp canı pahasına görevini yerine getiren polislere övgüler yağdırarak onlara plaketler verdi. Erdoğan, yaptığı açıklamalarda ülkenin güvenliği için canlarını ortaya koyarak görev yapan polislere olan borcumuzu ödememizin mümkün olmadığını ve haksız yere polis teşkilatını veya polislerin itibarını zedelemeye yönelik eylemlerde bulunan kişilerin öncelikle karşılarında kendisini bulacaklarını ve polisin meselesinin kendi meselesi olduğunu söyledi.

Erdoğan, paralel yapı ile ilgili olarak da bazı açıklamalarda bulundu. Erdoğan, paralel yapının devlet içerisindeki yapılanmasının izlerinin her alanda görüldüğünü ancak bu yapının millete yaptığı zulmü görme noktasında kendilerinin geç kaldığını düşündüğünü ifade etti. Ortadaki zulmü farkettikten sonra bu durumu hemen bir temizlik hareketine dönüştürdüklerini söyleyen Erdoğan, 17-25 Aralık darbe teşebbüslerinin ardından bu yapının Türkiye teşkilatlanması üzerinde açtığı yaranın çok büyük olduğunu ifade etti. Erdoğan, yapılacak temizliğin ardından Türkiye’de tamamıyla yerli ve milli, milletin emrinde bir polis teşkilatının olacağını sözlerine ekledi.
 

Kişi Başına Düşen İlaç Kutusu Rakamı Dudak Uçuklattı

Birçok insanın doktor kontrolünün dışında çok fazla ilaç tükettiği biliniyor. Bu durum ile ilgili önlem almak için yapılan bir takım çalışmalar ve vatandaşlara olan bu konuya dair uyarılar dikkate alınmıyor olacakki bilinçsiz ilaç kullananların sayısı her geçen gün artış göstermeye devam ediyor. Bu konu ile ilgili daha fazla bilgiyi öğrenmek istiyorsanız, her insanı ilgilendiren bu haberimizi okumanızı tavsiye ederiz.

Ülkemizde bilinçsiz ilaç kullanımının çok sayıda olması ve bu sayının her geçen gün artması artık korkutucu bir hal almaya başladı. Bilinçsiz ilaç kullanımı ile insanların hastalıklara olan dirençleri azalıyor. Bu durumdan dolayı hastalıkların da tedavisi zorlaşıyor.

Gereksiz ilaç kullanımında dünyada bir numara olduğumuz ortada. Sahip olduğumuz bu birinciliği de kaptırmak gibi bir niyetimizin olmadığı görülüyor. Ne acıdır ki insanlar tüm uyarılara rağmen gereksiz ilaç kullanımından vazgeçmiyor. Vazgeçmesi bir yana kullanılan ilaç sayısı da her geçen yıl katlanarak artış gösteriyor.

Mersin Halk Sağlığı Müdürü olan Dr. Aytekin Kemik, ülkemizde bulunan ilaçların yarısının gereksiz yere kullanıldığına dikkat çekerek, vatandaşları gereksiz ilaç kullanmamaları yönünde bir kez daha uyardı. Kişi başına düşen ilaç kutusu rakamının da yılda 26 olduğu yapılan açıklamalar arasında bulunuyor. Gereksiz ilaç kullanımının en çok zarar verdiği kişi yine insanın kendisi oluyor. Gereksiz ilaç kullanımı ile insanların sağlıklı bir birey olmaları engellenirken aynı zamanda ülkede çok büyük bir mali kayıp yaşıyor. Bu yüzünden her vatandaşın ilaç kullanırken bilinçli olması gerekiyor.