11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 58

Sevgili ziyaretçilerimiz 11. Sınıf Lider yayınları Türk Edebiyatı ders kitabının bütün sayfalarının cevapları sayfamızda yer almaya devam ediyor. Dil bilimi genel olarak dil denen gerçeği ele alan dillerin doğuşunu evrimini gelişmesini, yeryüzüne yayılışını ve aralarındaki ilişkileri ses biçim anlam sözdizimi yönlerinden inceleyen bilimdir. Birçok bilim dalının ihtiyaç duyduğu alanlardan biri olan Aradığınız kitabın ilgili sayfasının çözümleri aşağıda yer almaktadır. Eğer doğru sayfayı görmüyorsanız muhtemelen çözümü henüz yapılmamıştır. Sınavda gelen Türkçe sorularını anlam bilgisi, dil bilgisi, anlatım bozuklukları, yazım bilgisi ve edebiyat bilgilerinden meydana gelen temel başlıklar altında toplamak mümkündür. Soruların %80’i ise anlam bilgisi ile ilgili sorulardan oluşmaktadır. Bu da sınavda ezbere dayalı bilgi aranmadığının, daha ziyade yorum ve kavrama gücünün denendiğinin açık bir göstergesidir.

Sizler için diğer tüm sayfaları hızlıca sayfamıza eklemek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Eğer ilgili sayfanın cevaplarını göremiyorsanız bu sayfa muhtemelen çözülmemiştir. Bu durumda kısa bir süre sonra sitemizi yeniden ziyaret ediniz. Öğrencilerimize tavsiyemiz buradaki cevapları kitaplarına geçirmeden önce kendiniz yapıp burayı sadece kontrol amaçlı kullanmanızdır. Herkese okullarında başarılar diliyoruz.

Sayfanın Cevapları:

SAYFA 58

4B. GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER TİYATRO METİLERİ)

HAZIRLIK :

9.sınıf göstermeye bağlı edebi metinler:

GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ

  1. Canlandırmak esastır.
  2. Diyaloglardan oluşur.
  3. Olay çevresinde oluşur.
  4. Kurmaca, yazılı ve dil şiirsel işlevde kullanılır.
  5. Jest ve mimik önemlidir.
  6. Yapı unsurları vardır.
  7. Sahne, oyuncu seyirci, tiyatro metnin önemli unsurlarıdır.
  8. Belirli bir sahne düzeni içinde oyun sergilenir.

 

ANLATMAYA BAĞLI EDEBİ METİNLER İLE GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLERİN KARŞILAŞTIRMASI

  1. Her iki türde yazılan metinlerde yapı unsurları (olay, kişi, zaman, yer) vardır.
  2. Her iki türde de olay çevresinde gelişen edebi metinlerdir. 3. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde anlatmak esastır, göstermeye bağlı edebi metinlerde ise gösterme, sahne, dekor önemlidir.
  3. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde anlatım betimleme, öyküleme vb. anlatım çeşitleriyle yapılır, göstermeye bağlı edebi metinlerde olaylar gösterilerek anlatılır.
  4. Göstermeye bağlı edebi metinlerde jest ve mimikler açıklamalarla belirtilir, anlatmaya bağlı edebi metinlerde bu tip hareketler anlatılır.
  5. Dil her ikisinde de şiirsel işlevdedir.
  6. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde uzun ve kurallı cümleler kurulur. Göstermeye bağlı edebi metinlerde ise kısa ve devriktir.
  7. Her ikisinde de giriş, gelişme, sonuç bölümleri vardır.
  8. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde okumak için, göstermeye bağlı edebi metinlerde izlemek içindir ve bu sebeple göstermeye bağlı edebi metinlerde diyaloglar vardır.
  9. Anlatmaya bağlı edebi metinlerde olayın mutlaka anlatıcısı vardır. Bu anlatıcı herhangi bir bakış açısını kullanarak metni oluşturur.

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU İLE MODERN TÜRK TİYATROSUNUN KARŞILAŞTIRILMASI

  1. Geleneksel Türk tiyatrosu doğaçlamaya (tulûat) dayanır. Modern Türk tiyatrosu ise yazılı metne dayanır.
  2. Her ikisinde de sahne düzeni vardır ancak geleneksel Türk tiyatrosunda şık kostüm ve dekora dikkat edilir.
  3. Modern Türk tiyatrosundan farklı olarak geleneksel Türk tiyatrosunda kadın yoktur.
  4. 4. Modern Türk tiyatrosu’nda eser sergilenmeden önce defalarca prova yapılır. Geleneksel Türk tiyatrosunda prova yapmadan sahneleme söz konusudur.
  5. Modern Türk tiyatrosunda dekor oldukça fazladır, sahne zengindir. Geleneksel Türk tiyatrosunda sahne fikri yoktur.
  6. Modern Türk tiyatrosunda konuya uygun her çeşit müzik kullanılabilir, müziğin zamanlamasında sınır yoktur. Geleneksel Türk tiyatrosunda ise müzik modern Türk tiyatrosuna göre kısıtlı bir şekilde kullanılır.
  7. Modern Türk tiyatrosunda duruma göre karakter ve tip vardır. Geleneksel Türk tiyatrosunda ise tipler vardır.
  8. Modern Türk tiyatrosu, geleneksel Türk tiyatrosuna göre daha profesyoneldir.
  9. Modern Türk tiyatrosunda teknoloji kullanılırken, Geleneksel Türk tiyatrosunda kullanılmaz.
  10. Geleneksel Türk tiyatrosunda taklit ve yanlış anlaşılmalar önemli yer tutar.
  11. 11. Modern Türk tiyatrosu, geleneksel Türk tiyatrosuna göre konu bakımından daha çeşitlidir.
  12. Geleneksel Türk tiyatrosunda halk söyleyişleri varken Modern Türk tiyatrosunda yoktur.
  13. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda halk çevresinde modern Türk tiyatrosu ise aydın çevrede ortaya çıkmıştır.
  14. Modern Türk tiyatrosu Tanzimat ile edebiyatımıza girmiştir.

GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBÎ METİNLER
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU

MEDDAH
Hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçılara meddah denir. Meddahlık için tek adamlı tiyatro da diyebiliriz. Meddah, tiyatronun bütün kişilerini varlığında birleştiren bir aktördür. Türk halk zekasının ve halkın, olayları karikatürize etme gücünün büyük sanatlarından biri olan meddahlık, yüzyıllar boyu yaşamış, Türk halkı arasında çok ilgi görmüştür. Yüksekçe bir yerde oturarak bir öyküyü başından sonuna kadar, canlandırdığı kişileri ağız özelliklerine göre konuşturarak anlatır. Perdesi,sahnesi, elbiseleri, dekoru, kişileri bulunmayan bir bu tiyatronun her şeyi meddah denilen o tek adamın zekasına, bilgisine, söz söylemedeki başarısına bağlıdır. Meddahların çoğu, klasikleşmiş beyitlerle öykülerine başlarlar. Öyküye başlamadan önce :”Haak dostum Haak!” der ve çoğunlukla bir beyit okur ve öyküye girer. Meddahlar kişileri, doğadaki canlı cansız tüm varlıkları ve doğa seslerini taklit ederler. Üç aracı vardır: boynuna doladığı mendil, elindeki sopa, tabure. Mendille terini siler başlık yapar mendilin arkasından konuşur. Sopayı da oyunu başlatmak, seyirciyi suskunluğa çağırmak, kapı vurmak için ya da saz, süpürge, at, tüfek yerine kullanır. Bitişte özür diler, oyundan çıkan sonucu (kıssayı) bildirir. Daha sonra anlatacağı öykünün adı ve öyküyü nerede ne zaman anlatacağını bildirir.

ORTA OYUNU
Çevresi izleyicilerle çevrili bir alan içinde oynanan, yazılı metne dayanmayan, içinde müzik, raks ve şarkı da bulunan doğaçlama bir oyundur. Kol oyunu, meydan oyunu, taklit oyunu, zuhurî gibi adlarla da anılmıştır.
Oyunun oynandığı yuvarlak veya oval alana palanga denir. Oyunun dekoru; yeni dünya denilen bezsiz paravandan ve dükkan denilen ki katlı bir kafesten oluşur. Yeni dünya ev olarak, dükkan da iş yeri olarak kullanılır. Dükkanda bir tezgah birkaç hasır iskemle bulunur. Oyunda çeşitli mesleklerden, yörelerden, uluslardan insanların meslekî ve yöresel özellikleri, ağızları taklit edilir. Bunlar arasında Arap, Acem, Kastamonulu, Kayserili, Kürt, Frenk, Laz, Yahudi, Ermeni vb. sayılabilir. Orta oyununda kadın rolünü oynayan kadın kılığına girmiş erkeğe Zenne denir. Kavuklu Hamdi ve Pişekâr Küçük İsmail Efendi, orta oyunun önemli ustaları sayılır.

Bölümleri :
• Mukaddime (Giriş) : Zurnacı, Pişekâr havası çalar. Pişekâr çıkar ve izleyiciyi selamladıktan sonra zurnacıyla konuşur. Bu konuşmada, oynanacak oyunun adı bildirilir. Daha sonra zurnacı Kavuklu havası çalar. Kavuklu ile Kavuklu arkası oyun alanına girer. Kavuklu il Kavuklu arkası arasında kısa bir konuşma geçer. Sonra bu kişiler birden Pişekâr’ı görüp korkarlar ve korkudan birbirlerinin üstüne düşerler. Bazı oyunlarda zenne takımı ile Çelebi’nin daha önce çıkıp Pişekâr’la konuştukları bir sahne de vardır.
• Muhavere (Söyleşme) : Kavuklu ile Pişekâr’ın birbiriyle tanıdık çıktıklar tanışma konuşmasıyla başlar. Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirinin sözlerini ters anlamaları bir gülmece oluşturur ki buna arzbâr denir. Arzbârdan sonra tekerleme başlar tekerlemede Kavuklu, başından geçen olağan dışı bir olayı Pişekâr’a anlatır. Pişekâr da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun düş olduğu anlaşılır.
• Fasıl (Oyun) : Oyunun asıl bölümü, belli bir olayın canlandırıldığı fasıl bölümüdür. Orta oyunu fasılları genellikle iki paralel olay dizisinde gelişir. Dükkân dekorunda gelişen olaylarda genellikle Kavuklu bir iş arar. Pişekâr’ın ona iş bulmasıyla olaylar gelişir. Dükkâna gelip giden çeşitli müşterilerle ilgili oyunlar da vardır. İkinci olaylar dizisi yenidünya denilen ev dekorunda geçer. Zenne takımının, Pişekâr aracılığıyla ev araması ve bir eve yerleşmesi biçiminde olaylar gelişir.
• Bitiş : Oyunun son bölümündür. Pişekâr, izleyicilerden özür dileyerek gelecek oyunun adını ve yerini bildiri. Oyun kapatılır.

KARAGÖZ
Karagöz bir gölge oyunudur. Bu oyun tasvir denilen birtakım şekillerin (insan, hayvan, bitki, eşya vb.) arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perde üzerine yansıtılması temeline dayalıdır. Gölge oyunun önce Çin daha sonra da Hindistan’da çıktığı söylentileri vardır. Halk arasındaki bir söylentiye göre ise Karagöz ile Hacivat, sultan Orhan (14. yüzyıl) zamanında Bursa’da bir cami yapımında çalışmış işçilerdir. İkisi arasındaki nükteli konuşmalar diğer işçileri oyladığı için Sultan Orhan tarafından öldürtülmüştür. Daha sonra Şeyh Küşteri Hacivat ila Karagöz’ün deriden yapılmış tasvirlerini oynatmış ve onlarım şakalarını tekrarlamıştır. Bu nedenle Karagöz perdesine Küşteri Meydanı da denir.
İslam dünyasında 11 yüzyılda sözü edilmeye başlanan bu oyuna hayal-i zıll (gölge hayali) denmiştir.
Karagöz oyunu, özellikle 17. yüzyıldan sonra oldukça yaygınlaşmıştır. 19. yüzyılda Karagöz, kısaca, hayal oyunu diye anılmış, bu oyunu oynatan sanatçılara da hayalî (hayalci, Karagözcü) denmiştir.
Karagöz oyunu, halk kültürünün ortak ürünüdür. Bu oyunlarda işlenen çeşitli konuları kimin düzenlediği belli değildir. Karagöz, tulûata (doğaçlama) dayandığı için oyunun sözlerini, her sanatçı, oyun sırasında kendine göre düzenler. Karagöz oyunları 19. yüzyılda yazıya geçirilmeye başlamıştı.

Bölümleri :• Mukaddime (Giriş) : Oyunun başlangıç bölümüdür. Perdede görüntü verilmeden önce müzik başlar.
Sonra konuyla ilgi veya ilgisiz bir görüntü verilir. Buna göstermelik denir. Hacivat “Off… hay, Haak!” diyerek perde gazeline başlar.
• Muhavere (Söyleşme) : Karagöz ile Hacivat arasında geçer. Hacivat’ın “Vay Karagöz’üm benim iki gözüm merhaba.” Sözü ile başlar. Muhavere iki bölüme ayrılır. Bunlar fasılla ilişkisi olan ve fasılla ilişkisi olmayan bölümlerdir. Muhaverede yalnız, Hacivat ve Karagöz bir oyun oynar. Bu oyun önce olmayacak bir olayın gerçekleşmiş gibi anlatılmasıyla başlar, sonra bunun düş olduğu anlaşılır.
• Fasıl (Oyun) : Oyunun kendisidir. Hacivat ve Karagöz ‘den başka oyun kişileri fasılda görünürler. Karagöz oyunları genellikle adlarını bu bölümün içeriğinden alır.
• Bitiş : Bu bölüm çok kısadır. Karagöz, oyunun bittiğini haber verir, kusurları için özür diler, gelecek oyunu duyurur. Karagöz’le Hacivat arasında kısa bir söyleşme geçer. Bu söyleşmede oyundan çıkarılacak sonuç da belirtilir.

Karagöz Oyununun Kişileri :
Hacivat, hep okumuş, kendisini bilgili, kültürlü zanneden yarı aydın tipini canlandırır.

Karagöz saf, iyi niyetli, temiz kalpli, okuma yazma bilmeyen fakat zeki bir halk adamıdır. Karagöz, Hacivat’ın söylediği sözleri anlamaz ve hep ters cevaplar verir. Bu da oyuna komiklik katar. Hacivat’ın sözlerine saf saf cevaplar vererek, yaptığı kelime oyunlarıyla dinleyenleri güldürmeye çalışır. Karagöz oyun diğer kişileri şunlardır :
Çelebi : Genç züppe mirasyedi Kürt : Hamal, bekçi
Altı Kulaç Bebe Ruhi : Cüce ve aptal

Arnavut : Bahçıvan, korucu, bozacı
Tuzsuz Deli Bekir : Sarhoş, zorba

Acem : Zengin tüccar
Efe : Zorba

Ak Arap : Dilenci, kahve dövücüsü
Matiz : Sarhoş

Zenci Arap : Lala, köle
Zenne : Kadın

Yahudi : Bezirgan
Kastamonulu : Oduncu, bekçi

Ermeni : Kuyumcu
Bolulu : Aşçı

Frenk ve Rum : Doktor, terzi, tüccar, meyhaneci
Kayserili : Pastırmacı

Laz : Kayıkçı, kalaycı
Rumelili : Pehlivan, arabacı

Tiryaki : Laf ebesi

KÖY SEYİRLİK OYUNU
Kırsal yörelerde, köylerde görülen, daha çok yöresel yaşamdan konularını alan seyirlik oyunlarının oluşturduğu bir tiyatro geleneğidir. Kökleri geçmişe dayanır. Bolluk, sevgi, kıskançlık, savaş, yoksulluk gibi konular işlenir. Sözlü gelenek içinde yer alır. Oyunların içeriği ve yapısı, yörelere göre farklılık gösterebilir. Oyuncular genellikle profesyonel değildir. Kılık değiştirme, kişileştirme, maske ve müzik oyun içinde yer alabilir. Bu tip oyunlarda kalıplaşmış sözlerin yanı sıra doğaçlamalar da bulunur.

TÜRLERİ KARŞILAŞTIRMASI
• Orta oyununun kişileri ve fasılları Karagöz oyunuyla büyük oranda benzerlik gösterir. Orta oyununda oyunun en önemli iki kişisi kavuklu ve Pişekâr’dır. Kavuklu, Karagöz oyunundaki Karagöz’ün oyundaki Karagöz’ün karşılığı, Pişekâr da Hacivat’ın karşılığıdır.
• Orta oyununda gülmece öğesi, karagöz oyunundaki gibi yanlış anlamalar, nüktelere ve güldürücü hareketlere dayanır.
• Her üç oyunda da çeşitli mesleklerden yörelerden, uluslardan insanların meslekî ve yöresel özellikleri, ağız taklitleri edilir.
• Meddah tek kişili oyundur. Karagöz ile orta oyunun kişi sayısı fazladır. Karagözdeki kişiler perdede gölge şeklinde karşımıza çıkar. Orta oyununda gerçek kişiler vardır.
• Uzun kış gecelerinde eğlenmek, vakit geçirmek amacıyla ortaya çıkmışlardır. Büyük bir alanda oynanırlar.
• Meddah, orta oyunu ve karagözde amaç güldürmektir. Köy seyirlik oyunlarında ise güldürünün dışında diğer tüm konular da işlenmiştir (kıtlık, savaş vb.)

MODERN TİYATRO TÜRLERİBugünkü tiyatronun temeli antik Yunan tiyatrosudur. Bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan törenlerde orta çıkmıştır. İlk türler trajedi ve komedidir

TRAJEDİYaşamın acıklı yönlerini, kendine özgü konularla sahnede yansıtmak; ahlak, erdem örneği göstermek amacıyla yazılmış manzum tiyatro eserlerine trajedi denir. Antik Yunan’da Dionysos adına yapılmış törenlerde , koradaki insanlar keçi derilerine sarınarak şarkı söyledikleri için bu türe keçi şarkısı anlamına gelen tragedia denilmiştir. Trajedi: izleyicide korku, heyecan,, acındırma duyguları uyandırarak ders vermeyi amaçlar. Trajedilerde işlenen trajik olay, iki yüksek değer arasındaki çelişkiyi yaşayan insanın durumundan doğar.

Klasik trajedinin özellikleri:1. Trajedilerde erdem ve ahlaka her şeyin üstünde yer verilir.
2. Trajedi, konularını tarih ve mitolojiden alır. (17. yüzyıla kadar)
3. Trajedilerde; çirkin sayılan vurma, yaralanma, öldürme gibi olaylar, sahnede, seyircilerin gözleri önünde sergilenmez, bu olaylar sahne gerisinden duyurulur.
4. Trajediler, manzum olarak yazılır.
5. Beş perdeden oluşur.
6. Kahramanlar olağanüstü varlıklar veya soylulardır. Tanrılar, tanrıçalar, yarı tanrılar; krallar, kraliçeler…
7. Trajedilerde üç birlik kuralı vardır. Bir eserin zaman, mekan(yer), olay birliği içinde verilmesine üç birlik kuralı denir.
• Zaman birliği : Eserin konusunu oluşturan olay, 24 saat içinde geçer. Eserin konusu, olayın sonuca en yakın yerinden seçilir.
• Yer birliği : Olayın baştan sona kadar aynı yerde geçmesidir.
• Olay birliği : Piyesin tek bir ana olay çevresinde gelişmesidir.

Önemli yazarları :
Aiskhylos (Ayklos), Sophokles (Sofokles), Euripides (Öripides), Ennius (Enius), Corneille (Korneyl), Racine (Rasin)

KOMEDİ
İzleyiciyi güldüren, eğlendiren ve eğlendirirken düşündüren tiyatro türüne komedi denir. Komedide kişilerin ya da toplumun gülünç yanları oratya konularak seyirciyi güldürme yoluyla düşündürme ve doğru yola yöneltme amacı güdülür. Komedi de trajedi gibi bağ bozumu tanrısı Dionysos adına yapılan törenlerden doğmuştur. Bu törenlerde komos denilen alaylar kurulurdu. Bol bol şarap içip acayip kılıklara giren halk flüt çalan birilerinin arkasından türlü taşkınlıklar yaparak sokaklarda, kırlarda dolaşırdı. İnsanlar birbirlerine sataşır, şakalar yapardı. Komedi terimi komos (cümbüş, alay) ve ode (ezgi) sözcüklerinin birleşmesinden doğmuştur.

Klasik komedinin özellikleri :1. Konular günlük yaşamdan alınır.
2. Kişiler çoğunlukla halk kesimindendir.
3. Acı veren olaylar (vurmak, yaralamak vb. ) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilebilir.
4. Üslûpta soyluluk aranmaz; her türlü kaba sözlere şakalara yer verilir.
5. Nazımla yazılır (17. yüzyıl klasik edebiyatında nesirle yazılmış komediler de vardır.).
6. Trajediler gibi komediler de birbiri arkasından sürüp giden “diyalog” ve “koro” bölümlerinden oluşur. Eser ara vermeden oynanır, perde arası yoktur.
7. Komedide de üç birlik kuralına uyulmuştur. Sonraları bu kuraldan vazgeçilmiştir.

Başlıca Komedi Çeşitleri :
Karakter Komedisi
 : İnsan karakterinin gülünç ve aksak yanlarını konu alan komedidir. (Moliere-Cimri. Shakespeare-Venedik Taciri vb.)
Töre Komedisi : Toplumun gülünç ve aksak yanlarını konu alan komedidir. (Moliere-Gülünç Kibarlar, Gogol- Müfetiş, Şinasi-Şair Evlenmesi vb.)
Entrika Komedisi (Vodvil) : Olayların şaşırtıcı biçimde düzenlediği, çoklukla güldürmekten başka bir amaç güdülmeden yazılan komedidir. (Moliere-Scarpin’in Dolapları, Shakespeare-Yanlışlıklar Komedisi vb.)

Önemli Yazarları :
Aristophanes (Aristofanes), Menandros (Menandros), Terentius (Terenttius) Plautus (Platus), Moliere (Molyer)

DRAMYaşamın acıklı ve gülünç yönlerini bir arada yansıtan tiyatro türüne denir.Komediler yalnız gülünç, trajediler de acıklı olayları canlandırmak için yazılmıştır. Oysa ki yaşam, acıları ve sevinçleriyle bir bütündür. 19. yüzyılda Fransa’da, yaşamın hem acıklı hem gülünç yönlerini birlikte işleyen dram türü ortaya çıkmıştır. Bu türün gelişmesinde Shakespeare’nin önemli katkıları olmuştur. Shakespeare, klasik tiyatronun zaman ve yer birliği kuralını yıkmıştır. Ayrıca acıklı ve gülünç olayları sahnede iç içe vererek dramın ilk örneklerini vermiştir.

Dramın Özellikleri :1. Üç birlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
2. Hem acıklı hem gülünç olaylar, yaşamda olduğu gibi bir arada bulunabilir.
3. Ola tarihin herhangi bir devrinden ya da günlük yaşamdan alınabilir.
4. Kişiler halkın her kesiminden seçilebilir.
5. Klasik trajedi ve komedilerdeki eski Yunan mitolojisine yönelik değerler yerine ulusal değerlere yönelme görülür.
6. Acı veren olaylar( vurma, öldürme vb.) sahnede oluş halinde gösterilir.
7. Perde sayısı yazarın isteğine bağlıdır.
8. Hem şiir hem düz yazıyla yazılabilir.

Önemli Yazarları : William SHAKESPEARE (Vilyım Şekspir), Goethe (Göte), Schiller (Şiller), Victor HUGO (Viktor Hügo) vb.

TÜRLERİN KARŞILAŞTIRMASI
• Klasik trajedi de üç birlik kuralına uyma zorunluluğu vardır. Komedide bu kurala ilk başlarda uyulmuş daha sonra uyulmamıştı. Dramda ise bu kural yıkılmıştır.
• Trajedi, yaşamın acıklı taraflarını; komedi gülünç, dram ise hem acıklı hem de gülünç yönlerini ele almıştır.
• Trajedi de konular tarih ve mitolojiden alınır ama komedi ve dramda konular günlük yaşamdan alınabilir.
• Trajedide kişiler olağanüstü ve soylu kişilerdir. Komedi ve dramdaysa kişiler halk kesimindendir.
• Komedi ve trajedide eski Yunan mitolojisine yönelik değerler yerine ulusal değerlere yönelme görülür.
• Acı veren olaylar klasik trajedide sahnede gösterilmez duyurulur. Klasik komedi ve dramda ise sahnede gösterilir.
• Klasik trajedide perde sayısı beştir. Komedi diyalog ve koro bölümlerinden oluşur. Dramda ise perde sayısı yazarın isteğine bağlıdır.
• Klasik trajedide üslûpta soyluluk vardır. Klasik komedi ve dramda üslûpta soyluluk aranmaz.
• Klasik trajedi ve komedi nazımla yazılır. Dram hem nazım hem nesirle yazılır.

MÜZİKLİ TİYATRO
Müzikli tiyatrolar, sözleri müzikle bestelenerek sahnede canlandırılan oyunlardır. Bu tür tiyatrolarda konunun bir bölümü veya tamamı bestelenmiş olabilir. Müzikli tiyatrolar “opera, operet, komedi müzikal, bale, revü ve skeç” gibi bölümlere ayrılır.

a- Opera:

  • Trajedi ve dramın bütün sözlerinin müzikle bestelenmiş şeklidir.
  • Tamamı bestelenmiş olarak müzik eşliğinde sahnelenen operalar, kültür seviyesi yüksek olan toplumsal tabakalara seslenir.
  • Müzikli ve duygusal tiyatro eserleri içinde sanat değeri en yüksek tür olan operalarda, oyuncular eseri büyük bir orkestra eşliğinde sahneler.

b- Operet:

  • Bu tiyatro türünde sözlerin bir kısmı müzikli, diğer kısmı müziksizdir.
  • Operetlerde oyunun müziksiz olan kısmı daha fazladır.
  • Halkın pek çok kesimini içeren geniş bir kitleye sesle-nir.
  • Basit bir anlatımı olan operet, halkın anlayabileceği bir dile sahiptir.
  • Bu tür, halk için yazılan, onu seviyesine uygun olan eğlenceli ve hafif konuları içerir.

c- Komedi müzikal:
Vodvil veya komedi türü oyunların arasına müzik parçalarının konması şeklinde ortaya çıkan tiyatrodur.

d- Bale:

  • Sözsüz tiyatro oyunu olan bale, sahne eserindeki konunun müzik ve dansla canlandırılmasından ibarettir.

    e- Revü:

  • Tablo, skeç, şarkı ve monolog gibi sahnelerden kurulu daha çok, gündelik olayları alaya alan ve taşlayan gösteri türüne denir.
  • Operetin daha hafif bir biçimi olan revü; dedikoducu, geveze, boşboğaz bir kadın ile bir erkeğin konuşmaları şeklinde sergilenir.
  • Aralarda müzik ve danslara yer verilir.

       f- Skeç:

  • Genellikle bir nükteyle son bulan, az kişili ve yalın, şakacı bir içeriği olan kısa, müzikli oyundur.


Şinasi’nin hayatı ,eserleri , sanat anlayışı ve düşünceleri.

  • TANZİMAT EDEBİYATI İBRAHİM ŞİNASİ ile başlar.
  • Batı etkisindeki Türk edebiyatının KURUCUSU, İLK BİLİNÇLİ TEMSİLCİSİ ve YENİLİĞİN ÖNCÜSÜDÜR.
  • Bir kısım fikirleri edebiyatımıza İLK getiren, çıkardığı gazetelerde bu fikirleri yayarak yeni edebiyatın temellerini atan ŞİNASİ’dir.
  • Batı edebiyatı yolunda ilk nazım ve nesir türlerinde eserler veren Odur.
  • Klasisizm akımından etkilenmiştir.
  • Türk şiirini söz oyunlarından kurtararak şiire konuşma dilini getirmiştir.
  • Şiirde divan edebiyatı nazım biçimlerini kullansa da nazım biçimlerinde bazı değişiklikler yapmıştır.
  • Genellikle “didaktik” şiirler yazmıştır.
  • Şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
  • Şiirde konu birliğine ve bütün güzelliğine önem vermiştir.
  • Şiirin konusunu genişletmiştir. Akıl, medeniyet, hak, adalet, kanun gibi kavramları şiirde kullanan ilk şairdir.Akılcı ve mantıkçıdır.
  • Gazete ve edebiyatı halkı eğitmede bir araç olarak görmüştür.
  • Divan edebiyatı nesrini yıkmış, nesri (düz yazı) düşünceleri yaymada bir araç olarak görmüştür.
  • Divan nesrinin uzun cümlelerini kısaltmış, mazmunların ve söz sanatlarının yerine düşünceyi getirmiştir.
  • Düşüncelerini yalın ve açık bir anlatımla söylemeye, konuşma dilini yazı dili haline getirmeye çalışmıştır.
  • Agâh Efendi ile birlikte 1860′ta ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkarmıştır. Türk basınının ilk başyazarı sayılır.
  • Türk edebiyatında ilk makale örneği olan Mukaddime-i Tercüman-ı Ahval’i bu gazetenin ön sözü olarak yayımlamıştır.
  • 1862′de tek başına Tasvir-i Efkâr adlı gazeteyi çıkarmıştır.
  • NOT: Şinasi, roman ve öykü alanında eser yazmamıştır.
ESERLERİ VE TÜRLERİ:
  • Tercüme-i Manzume (Çeviri şiirler)
  • Şair Evlenmesi (Bir perdelik komedi, 1860. Türk edebiyatında yazılan ilk tiyatro eseridir, fakat oynanmamıştır.)
  • Müntehebat-ı Eş’ar (Şiirler)
  • Durub-ı Emsal-i Osmaniye (Atasözleri)
  • Müntehebat-ı Tasvir-i Efkar (Seçme makaleler, 2 cilt)
  • Tercümân-ı Ahvâl Mukaddimesi (Tanzimat edebiyatındaki ilk makale)
ESERLERİ HAKKINDA KISA BİLGİLER
Şair Evlenmesi: Edebiyatımızda ilk tiyatrodur. Tek perdelik bir komedya olan bu yapıtta yazar, görücü usulüyle evlenmeyi eleştirir. Bir töre komedyası özelliği taşıyan yapıt, görücü usulüyle evliliğin sakıncalarını anlatmaktadır. Batılı tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle pek sevilmeyen, eğitimli olmasına rağmen saf bir yapıya sahip olan Şair Müştak Bey, sevdiği Kumru Hanım’la kılavuz ve yenge hanımlar aracılığıyla evlenmiştir. Nikâh sonrasında kendisiyle evlendirilen kişinin Kumru Hanım’ın çirkin ve yaşlı ablası Sakine Hanım olduğunu görünce önce bayılır, sonra itiraz eder. Mahallelinin de işe karışmasıyla başına gelenleri kabul etme mecburiyetinde olan Müştak Bey’in imdadına arkadaşı Hikmet Bey yetişir. Hikmet Bey’in mahalle imamına verdiği rüşvetle olay çözülür, yapılan hile sonuçsuz kalır.
Durub-u Emsal-i Osmaniye: Halk edebiyatına yönelik bir çalışma olan bu yapıtta atasözlerini toplamıştır. Türk edebiyatında atasözleri üzerine ve folklor ile ilgili ilk çalışmadır.
Müntebahat-ı Eş’ar: Şiirlerinden yaptığı seçmeler bu yapıtında yer alır.
Tercüme-i Manzume: Fransızcadan manzum olarak Türkçeye çevirdiği bazı şiirleri, asıllarıyla birlikte bu yapıtta toplamıştır. La Fontaine’den ve Lamartine’den çeviri şiirler yer alır.
Müntehabat-ı Tasvir-i Efkâr: Ebuzziya Tevfik tarafından düzenlenen seçme makaleleri yer alır.
Şinasi’nin İLK’LERİ,GETİRDİĞİ YENİLİKLER: 
  • Fransızca’dan ilk şiir çevirilerini yapmıştır.(Tercüme-i Manzume)
  • Batılı anlamda ilk tiyatro eseri olan Şair Evlenmesi’ni yazdı.
  • Noktalama işaretlerini kullanan ilk yazardır.
  • La Fontaine’inkine benzer Batılı anlamda ilk fabl örneklerini yazmıştır.
  • İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi’ni çıkarmıştır.
  • İlk makale olan Tercüman-ı Ahval Mukadddimesini yazmıştır.
  • Atasözleri üzerine ilk incelemeyi yapmıştır.(Durub-ı Emsal-i Osmani)
  • Şiire hak, adalet, eşitlik ve kanun gibi yeni kavramlar getirmiştir.
  • Şiire ve şiir kitabına isim veren ilk sanatçıdır

Geleneksel Türk tiyatrosu:

Karagöz, orta oyunu, meddah ve köy seyirlik oyunları hakkında özlü bilgiler

Modern Türk tiyatrosu:

1.ETKİNLİK:

  • Tanzimat döneminde tiyatro alanında Batı edebiyatından yapılan çeviriler , yazılar , eserler:
  • TANZİMAT EDEBİYATINDA AHMET VEFİK PAŞA TİYATROYA BÜYÜK KATKILARI OLAN BİR SANATÇIDIR.
    Ahmet Vefik Paşa, tercüme ve adaptasyon tarzında eserler vermiştir.

    AHMET VEFİK PAŞA ÇEVİRİ ESERLERİ :

    SAVRUK (MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    TARTÜF ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    DON CİVANİ ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    DUDU KUŞLARI ( MENSUR ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    İNFİAL-İ AŞK (MENSUR ÇEVİRİ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    KADINLAR MEKTEBİ ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    KOCALAR MEKTEBİ ( MANZUM ÇEVİRİ ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    OKUMUŞ KADINLAR (MENSUR ÇEVİRİ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye çevirisidir…
    AZARYA ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    DEKBAZLIK ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    MERAKİ ( UYARLAMA ) 
    : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    TABİB-İ AŞK ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    YORGAKİ DANDİNİ ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    ZOR NİKÂHI ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    ZORAKİ TABİB ( UYARLAMA ) : Ahmet Vefik Paşa; komedi; ünlü Fransız yazar Moliere’nin eserinin Türkçeye uyarlamasıdır…
    DİREKTÖR ALİ BEY 

    Âli Bey; Moliere‘den, “Ayyar Hamza” piyesini ve “Letafet” operetini uyarlamıştır.

    TEODOR KASAP

    Tanzimat dönemindeki tiyatro çalışmalarını destekledi, Türk tiyatrosunun yerli kaynaklardan yararlanması gerektiğini savundu. Pinti Hamit (1875), İşkilli Memo (1874), Para Mesleği (1875) adlı Moliére uyarlamaları yanında Lükresya Borçiya adlı bir oyunu vardır. Alexandre Dumas Pére’den Monte-Kristo (1871) çevirisi de ilk roman çevirilerindendir.

    TANZİMAT DÖNEMİNDEKİ TÜM TİYATRO ESERLERİ
    BU DÖNEMDE ÇOK FAZLA TİYATRO ESERİ VERİLMİŞTİR. 1.VE 2.DÖNEMDEKİ SANATÇILARIN TİYARO ESERLERİ İÇİN SANATÇI İSİMLERİ ÜZERİNE TIKLAYINIZ

    TANZİMAT EDEBİYATI
    TANZİMAT EDEBİYATI SANATÇILARI VE ESERLERİ

    HAZIRLIK DÖNEMİ

    Ø SADULLAH PAŞA

    Ø YUSUF KAMİL PAŞA

    Ø AHMET CEVDET PAŞA

    Ø ETHEM PERTEV PAŞA

    Ø AKİF PAŞA

    Ø MÜNİF PAŞA

    Ø YİRMİSEKİZ MEHMET ÇELEBİ

    1.DÖNEM
    Ø İBRAHİM ŞİNASİ

    Ø NAMIK KEMAL

    Ø ZİYA PAŞA

    Ø AHMET MİTHAT EFENDİ

    Ø AHMET VEFİK PAŞA

    Ø ŞEMSETTİN SAMİ

    2.DÖNEM
    Ø RECAİZADE MAHMUT EKREM

    Ø ABDÜLHAK HAMİT TARHAN

    Ø SAMİPAŞAZADE SEZAİ

    Ø MUALLİM NACİ

    Ø NABİZADE NAZIM

  • Tanzimat döneminde sahnelenen tiyatro oyunları ve oyunların nerede ve kimler tarafından sahnelenmiştir:
  • Tanzimat döneminin  koşullarına göre tiyatronun seyircisi Batı kültürüyle yakından ilgilenen küçük bir gruptan ibarettir. Bunun yanında pahalı bir eğlence olması, Türk kadınının sahneye çıkamaması gibi sebeplerden dolayı Türk tiyatrosu kısa zamanda gelişememiş, uzun süre sanatçı olarak Türk yaşam biçimini benimsemiş olan Ermeni azınlıktan yararlanmıştır. Sahneye Afife Jale 1919 yılında Müslüman Türk kadını olarak ilk kez “Yamalar” oyununda çıkmıştır.

    İlk tiyatrolar, İtalyan ve Fransız girişimciler tarafından kurulmuştur. Hoca Naum, Hasköy, Şark ve Ortaköy tiyatroları ilk yerli tiyatrolardır. Daha sonra ilk ciddi tiyatro 1867’de kurulan yarı resmi Osmanlı Tiyatrosu’dur.

    Uzun süre hizmet veren Osmanlı Tiyatrosu, Ahmet Mithat’ın, Çerkez Özdenler adlı dramının hürriyet duygularını aşıladığı bahanesiyle 1884’te II. Abdülhamit tarafından kapatılmıştır.

Tiyatro tarihimiz içerisinde yerli oyuncuların hangi dönemde ortaya çıkmıştır:

Tiyatromuzda ilk yerli kadın oyuncu 1920’de Afife Jale’dir.

Tanzimat Tiyatrosu’ndan itibaren en önemli sorun, kadın oyuncu sorunu olmustur. Meşrutiyet Dönemi birçok sorunun olduğu gibi kadın sorunun da yüzeye çıkıp tartışıldığı bir dönemdir. Kadınlara eşir hakların verilmesi, örtünmeden vazgeçilmesi, kadın – erkek ayrımcılığının kaldırılması tartışılan başlıca konulardı.

Temsillerde Ermeni kadınların bulunmasi güç değildi, ancak Ermeni oyuncular için öngörülen sakincalar Ermeni kadin oyuncular için de geçerliydi. En önemlisi de Türkçe’nin telaffuzuyla ilgili sorunlardi.
Türk kadininin sahneye çikmasinin en atesli savunucusu Muhsin Ertugrul olmus, özlemini duydugu yürekli Türk kadinin sahneye çikmasi da 1920 yilinda gerçeklesmisti.

Afife Jale ismindeki bu Türk kizi, Hüseyin Suat’in kaleme aldigi “Yamalar” isimli oyunda sahneye çikti. “Tatli Sir” ve “Odalik” oyunlarinda ise polis kovusturmasiyla karsilasti. Içisleri Bakanligi’nin bir genelgesiyle Müslüman kadinlarin sahneye çikmasi yasaklandi. Afife Jale’den daha önce, 1918’de, Behire, Memduha, Beyza, Refika ve Afife adindaki genç kizlar Darülbedayi’ye girmisler ve daha sonra da birakmislardi. Bunlardan Afife ve Refika stajer olarak kabul edilmistir, bütün baskilara ragmen daha sonra Burhanettin toplulugunda Seniye, Yeni Sahne’de Saziye (Moral), Münire (Neyire Neyir), Bedia (Muvahhit) Afife Jale’yi izlemislerdir.

Ilk Türk erkek oyuncusunun adi bilinmemektedir, çünkü Halk Tiyatrosu ve Köylü Tiyatrosu geleneginde bir çok erkek oyuncu seyirciyle bulusmustu. Ancak ilk erkek oyuncunun Ahmet Fehim Efendi oldugu sanilmaktadir. Güllü Agop Tiyatrosunun ilanlarindan yola çikilarak Ahmet Necip’in ilk Müslüman erkek oyuncu oldugu dile getirilmektedir.

  • Tiyatro oyunlarının halka açık olarak ne zaman sergilenmeye başladığı ve halkın bunlara tepkisi ne oldu:
  • Sahnelenen ilk Türk tiyatrosu Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre adlı oyunudur. Bu oyun 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul’a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi. 1876’da І. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca ІІ. Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası’na sürüldü. 1879’da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884’te Rodos, 1887’de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü.
  • Televizyon sinema gibi görsel materyalleri olmadığını da düşünerek Tanzimat yıllarında tiyatronun önemi hakkında neler söylersiniz ?
Cevabı:
  • Tiyatro ilk defa bu dönemde görülmeye başlanmıştır.
  •  İlk tiyatro örneği Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir.
  • 1839-1856 yılları arasında Türk edebiyatına giren yeni türlerin içinde en önemlisi tiyatrodur. 
  • Tiyatroyu bir eğlence ve eğitim aracı olarak gören Tanzimat Dönemi yazarları, genel olarak tiyatro eserlerinde sade bir dil kullanmışlardır. 
  • Okuma-yazma oranının düşük olduğu o dönemde bir eseri sahnede sergilemek, halka ulaşmada çok daha kısa ve etkili bir yol olarak düşünülmüştür.
  • Tanzimat Dönemi’nin ilk kuşak sanatçıları, tiyatroda estetik ve sanat kaygısı gütmemişler, halkı eğlendirerek eğitmeyi, sosyal konular üzerinde bir kamuoyu yaratmayı amaçlamışlar,sade bir dille de bu amaçlarını gerçekleştirmek istemişlerdir.
  • Tanzimat edebiyatının ikinci dönem tiyatro yazarları ise tiyatronun estetik ve edebî değer taşıyan bir tür olduğunu düşünerek, birinci dönemden farklı bir tiyatro anlayışı yaratmışlardır.
  • Daha ağır ve sanatlı bir dil kullanmışlar, sahnelenmesi zor olan konuları işlemişler, “Okunmak için tiyatro” anlayışını getirmişlerdir.
  • Batı kültür ve anlayışının toplumumuza yerleşmesi ve gelişmesinde, toplumsal yaşamımızın biçimlenmesinde Tanzimat Dönemi tiyatrocularının büyük katkısı olmuştur. 
  • Tiyatro bir çeşit Türk toplumunu kökten sarsan Batı kültürünün sosyal ve siyasî hayatımızı yansıtan belge niteliği kazanmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir