11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 36

11. Sınıf öğrencileri için bu yıl okutulmakta olan Türk Edebiyatı ders kitabı cevapları sayfamızda güncel olarak yer alacaktır. Lise öğrencileri için de kitapların yanıtları en güncel haliyle sitemizde yer bulacaktır. Lütfen eksik ve yapılmasını istediğiniz sayfaları geldiğiniz sitenin yorum bölümüne yazınız.

Sayfa Cevapları:

3.COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR)

HAZIRLIK CEVAPLARI 


9.sınıf Türk edebiyatı ders kitabınızın Coşku ve Heyecanı Dile Getiren Metinler adlı 2.ünitesinin Şiir İnceleme Yöntemi konusunu gözden geçirin…

TÜM NOTLAR İÇİN TIKLAYINIZ

Gazel ve kaside nazım biçimlerinin şekil özelliklerini hatırlayınız

Gazelin Özellikleri:

1- Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir. ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.
2- İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa
3- Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.
4- Gazelin son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.
5- Şairin isminin geçtiği beyte taç beyit denir.
6- Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir.
7- Gazelde genelde anlam bütünlüğü aranmaz, anlam beyitte tamamlanır.
8- Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.
9- Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.
10- Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.
11- Gazelde konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.
12- Bazı gazellerin matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünebilir. Bu durumda gazele iç kafiye hakimdir. Böyle gazellere musammat gazel denir.
13- Aruz vezniyle yazılır.
14- Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip, Taşlıcalı Yahya Bey vb. gazelin önemli isimleridir

KASİDE NAZIM BİÇİMİNİN ÖZELLİKLERİ MADDELER HALİNDE…

  • Kaside, Klasik Türk edebiyatı nazım biçimidir.
  • Din ve devlet büyüklerini övmek veya birini yermek amacıyla yazılırlar.
  • Aruz ölçüsüyle yazılan kasidelerin nazım birimi beyittir.
  • Beyit sayısı 31-99’dur. Altı bölümden oluşur.
  • Kafiye düzeni gazel gibi yani “aa-ba-ca…” şeklindedir.
  • Kaside, Türk edebiyatında 13. yüzyılda kullanılmaya başlar.
  • Kasidenin ilk beyitine matla; son beyitine makta, şairin mahlasının bulunduğu beyite taç beyit; en güzel beyitine beyt-ül kasid denir.
  •  Bu türün en meşhur ismi Nef’i’dir.
KASİDENİN BÖLÜMLERİ
1. Nesip (Teşbib): Kasidenin ilk bölümüdür, şiir yönünden en ağır bölümdür. Genelde 15-20 beyit olur. Şair bu bölümde betimleme yapar; kadın, kış, at, bahar vs. Baharın tasviri yapılıyorsa: Bahariye, kışın tasviri yapılıyorsa: Şitaiye, temmuzun tasviri yapılıyorsa: Temmuziye, ramazanın tasviri yapılıyorsa: Ramazaniye, atın tasviri yapılıyorsa: Rahşiye, hamamın tasviri yapılıyorsa: Hamamiye.

2. Girizgah: Nesip bölümünden methiye bölümüne geçerken söylenen ve basamak görevinde olan beyitlerdir. Şair bu bölümde övgüye başlayacağını haber verir. 1-2 beyitten oluşur.

3. Methiye: Kasidenin sunulduğu kişinin övüldüğü bölümdür. Şiir yönü çok zayıf, dil yönü diğer bölümlere göre çok ağırdır.

4. Tegazzül: Gazel söyleme anlamına gelir, bütün kasidelerde olması zorunlu değildir. Methiyeden sonra şair bir fırsatını düşürüp aynı ölçü ve uyakta bir gazel söyler, buna tegazzül denir.

5. Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölümdür. Fahriyeyi en seven şair Nefi’dir.

6. Taç: Şairin kendisi hakkındaki yeni düşüncelerini söylediği bölümdür. 2-3 beyit bulunur. ‘Nefi’ çok kullanır.(Tac bir bölüm değil sadece şairin isminin geçtiği beyittir)

7. Dua: Kasidenin son bölümüdür. Birkaç beyit olur. Şair burada övdüğü kişinin başarılı, uzun ömürlü, talihinin iyi olması yönünde dua eder.

KONULARINA GÖRE KASİDELER
Tevhid: Allah’ın birliğini anlatan kasidedir.

Münacaat: Allah’a yalvarmak yakarmak için yazılır.

Na’at: Peygamberi övmek için yazılır.

Methiye: Devlet büyüklerini övmek için yazılır.

Mersiye: Ölüm temalı kasidelerdir.

Hicviyye: Alay etmek amacında yazılan kasidelerdir.

Şehrengiz: Bir şehrin güzelliklerini anlatan kasidelerdir.

Cülusiye: Padişahın tahta geçişi dolayısıyla yazılan kasidelerdir.


NAMIK KEMAL HAYATI SANATI EDEBİ KİŞİLİĞİ

  • 21 Aralık 1840’da Tekirdağ’da doğmuş, 2 Aralık 1888’de vefat etmiştir.
  • Tanzimat döneminin “en gür sesli vatan şairi” olarak tanımıştır.
  • Hürriyet kavramını şiirde ilk kez kullanan şairdir.
  • Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Gazel, kaside, murabba gibi eski nazım biçimleriyle yeni kavram ve konuları işlemiştir. “Kanun, vatan, hürriyet, adalet, hak, hukuk” gibi konuları işlemiştir.
  • Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Tiyatrolarında geçen bazı şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
  • Şiiri, düşüncelerini aktarmak için bir araç olarak kullanmıştır. Şiirde sosyal konulara ağırlık vermiştir.
  • Toplum için sanat ilkesine bağlı kalmıştır.
  • Şinasi’yle tanışıncaya kadar tümüyle divan şiiri çizgisinde yazmıştır. Şinasi’yle tanıştıktan sonra divan şiirinden uzaklaşarak Batı şiiri çizgisine yaklaşmıştır.
  • Şiirinde üç farklı dönem vardır:
  • a. İlk dönem şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Gazelleri)
  • b. Daha sonraki şiirleri, biçim bakımından eski, konu (öz) bakımından yenidir. (Hürriyet Kasidesi)
  • c. Son dönem şiirleri biçim ve konu (öz) bakımından da yenidir. (Vaveyla)
  • Divan şiirini, abartılı bir biçimde eleştirmiştir, kocakarı masallarına benzetmiştir.
  • Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
  • Romanları teknik açıdan kusurludur. Araya girip bilgi vermiştir.
  • Düz yazılarında (nesirlerinde) sanatkârane (edebi) bir üslup kullanmıştır.
  • Yazıda konuşma dilinin kullanılmasından yana olmuş ve özellikle tiyatrolarını sade bir dille yazmıştır.
  • Tiyatroyu halk eğitiminde bir araç olarak görmüştür.
  • Tiyatro yapıtlarının konularını günlük hayattan veya tarihten almıştır.
  • Ona göre “Tiyatro bir eğlencedir ve eğlencelerin en faydalısıdır.”
  • Tiyatrolarının tümü dramdır.
  • Vatan yahut Silistre isimli oyunu sahnelendikten sonra Mağusa’ya sürülmüştür.
  • Türk edebiyatındaki yerini, düz yazı alanında; özellikle roman, tiyatro, makale, biyografi, eleştiri, tarih türünde yazdığı yapıtlar belirlemiştir.
  • Gazetecilik yönü de vardır, Ziya Paşa ile birlikte Hürriyet gazetesini çıkarmıştır.
  • Sosyal ve siyasi konularda hicivler de yazmıştır.
  • Encümen-i Şuara topluluğunda yer almıştır. Osmanlıcılık düşüncesini benimsemiştir.
  • “Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir” makalesinde dil ile ilgili görüşlerini ortaya koymuştur.
  • Renan Müdafaanamesini Fransız tarihçi Ernest Renan’ın “İslamiyet, ilerlemeye engeldir.” düşüncesini çürütmek için yazmıştır.
  • Eserleri
    • Tiyatroları: Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Celaleddin Harzemşah, Kara Bela, Gülnihal
    • Romanları: İntibah, Cezmi
    • Eleştirileri: Tahrib-i Harâbât, Takip, Renan Müdafaanamesi, İrfan Paşa’ya Mektup, Mukaddeme-i Celal
    • Tarih Kitapları: Devr-i İstila, Barika-i Zafer, Evrak-ı Perişan, Kanije, Silistre Muhasarası, Osmanlı Tarihi, Büyük İslam Tarihi
    • Şiir: Hürriyet Kasidesi, Vatan Şarkısı, Vatan Mersiyesi, Vaveyla (Çığlık)

 

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (1852-1937)

 

  • Edebiyatımızın en bireysel şairlerindendir.
  • Batılılaşma hareketinin asıl öncüsü olarak kabul gördüğü için kendisine “ŞAİR-İ AZAM”(büyük şair) lakabı verilmiştir.
  • İkinci dönem Tanzimat edebiyatının en verimli, üretken, kudretli yazarlarından olan Abdülhak Hamit, modern edebiyatımızın kurucularındandır. Doğu ile Batı arasında bir köprü olabilecek kadar kuvvetli bir kültüre sahiptir.
  • Şiirdeki Batılılaşma hareketinin asıl büyük öncüsüdür. Yaşadığı dönemde Şair-i Azam unvanıyla anılmıştır. Şiir biçiminde ve içeriğinde önemli değişiklikler yapmıştır. Onda ölçü, uyak, dil kaygısı görülmez; bundan dolayı eserleri dil bakımından kusurludur. Dili çok ağır üslubu dağınıktır.
  • Abdülhak hamit Tarhan, şiirde tezatlara, şaşırtmacalara çok yer vermiş; lirik-felsefi bir anlayışla yazmıştır. Günlük hayat, ölüm, metafizik düşünceler, tabiat, aşk, vatan sevgisi gibi konuları işlemiştir.
  • Tanzimat şiirine geniş ufuklar açan, divan şiiri gelenğini tamamıyla yıkan Abdülhak Hamit; Tanzimat şiirine yüksek bir anlatım yeteneği kazandırmıştır.
  •  Veremden ölen eşi Fatma Hanım onun edebiyatını büyük ölçüde etkilemiştir. Böylelikle ölüm teması onun şiirlerinin en temel teması olmuştur. Ünlü Makber şiirini eşinin ölümü üzerine yazmıştır.
  •  Tiyatrolarında ağır bir dil kullanmıştır. Ayrıca tiyatroları sahne tekniğine de uygun değildir. Abdülhak hamit tiyatrolarını sahnelenmek için değil okunmak için yazmıştır. nazım-nesir karışık tiyatrolarında tarihi olaylar ve hayallerini anlatmıştır.
  •  Sanat için sanat anlayışını benimseyen sanatçı, romantizm akımın etkisindedir.
  •  Abdülhak hamit Tarhan, edebiyatımızın ilk pastoral şiir örnekleri olan şiirlerini Sahra adlı eserde toplamıştır.

 

KLASİSİZM

ü    17.yy ortalarında Fransa’da ortaya çıkan edebiyat akımıdır.

ü    Akla ve sağduyuya değer verirler.

ü    İnsandaki tabiata, insanların iç dünyasına saygı göstermek esastır,

ü    Konularını eski Yunan ve Latin edebiyatından alırlar.

ü    Kahramanları seçkin kişilerdir. Sıradan insanlara eserlerinde yer vermezler.

ü    Önemli olan konu değil konunun işleniş biçimidir

ü    Dil, üslup kusursuz bir şekilde işlenmiştir. Dil açık, yalın ve soyludur.

ü    Sanat için sanat görüşünü savunurlar.

ü    Sanatçı eserde kendini gizler.

ü    Tiyatroda üç birlik kuralına uyulur.(olay, zaman, mekân)

ü    Bu akımın en önemli temsilcileri: Moliere  ,Corneille, Racine, La Fontaine, La Bruyere, Daniel Defoe

ü    Türk edebiyatında ise Şinasi ve Ahmet Vefik Paşa ‘dır. 

 

ROMANTİZM

ü    Fransa’da 1830 yıllarında klasizme tepki olarak doğmuştur.

ü    Klasik edebiyatın kural ve şekilleri bırakılır.

ü    Konular eski Yunan ve Latin edebiyatı yerine Hıristiyanlıktan tarihten ve günlük yaşamından alınır.

ü    Akıl yerine duygulara ve hayallere önem verirler.

ü    Sanatçılar kendi eserlerinin kişiliklerini gizlemezler.

ü    Sanat toplum içindir görüşünü benimsemişlerdir.

ü    Tabiat önemlidir. Gözlem ve tasvire önem verilir.

ü    Konular işlenirken iyi, kötü, doğru, yanlış gibi karşıtlıklardan yararlanırlar.

ü    Üç birlik kuralı terk edilir.

ü    Temsilcileri J. J.  Rousseau, Voltaire, Victor Hugo, Goethe, Schiller, Chateaubriand, George Sand

ü    Türk edebiyatında ise Namık Kemal, A.Hamit Tarhan, A.Mithat Efendi.

AVRUPA’DAKİ AYDINLANMA DÖNEMİ

AYDINLANMA DÖNEMİ

18. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan her konuda akla öncülük tanıyan düşünce sistemine “Aydınlanma”, bu düşünce sistemi ile gelen yeni döneme ise “Aydınlanma Çağı” adı verilir.

Aydınlanma Çağı’nda “aklın kullanılması ile doğru bilgiye ulaşabileceği” fikri temel olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmış, doğa bilimlerinde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Aydınlanma Çağı’nın oluşmasında etkili olan bilim adamlarından bazıları şunlardır.

Newton: Fizik ve matematik alanında çalışmalar yapmıştır.

Kopernik: Evrende Güneş merkezli bir sistem olduğunu ve Güneş’in Dünya etrafında değil, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü ispatlamıştır.

Galile: Dünya’nın yuvarlak olduğunu ispatlayarak, kilise tarafından benimsenen, Dünya’nın düz olduğu görüşünü yıkmıştır. Ayrıca fizik alanında da çalışmalar yapmıştır.

Dekart: Bilimsel bilgiye ancak matematikle ulaşılabileceğini öne sürmüş ve bu nedenle analitik ve geometriyi geliştirmiştir.

Bu dönemde sosyal bilimler alanlarında da akılcı bir görüş benimsemiş ve edebiyat eserlerinde toplumsal konular işlenmiştir.

Bu alanda özellikle Jan Jak Russo gibi düşünürler yazılarında baskıcı düşüncelere karşı çıkarak demokrasinin doğmasında ve gelişmesinde katkıda bulunmuşlardır.

Aydınlanma Çağı’nda güzel sanatlar alanında da gelişmeler olmuş, özellikle müzik alanında Mozart, Bach gibi ünlü besteciler yetişmiştir.

Şairlerin sosyal konularla ilgili eleştirilerini şiirler aracılığıyla ifade etmeleri şiirin toplum için yazıldığını , sanattan çok “fayda”yı ön planda tuttuğunu gösterir.


İnsan hakları ve özgürlükler konusundaki düşüncelerinizi yazınız

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir