11. Sınıf Lider Türk Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 27

11. Sınıf öğrencileri için bu yıl okutulmakta olan Türk Edebiyatı ders kitabı cevapları sayfamızda güncel olarak yer alacaktır. Lise öğrencileri için de kitapların yanıtları en güncel haliyle sitemizde yer bulacaktır. Lütfen eksik ve yapılmasını istediğiniz sayfaları geldiğiniz sitenin yorum bölümüne yazınız.

Sayfa Cevapları:

2.ÖĞRETİCİ METİNLER

HAZIRLIK


Tanzimat döneminde kaleme alınmış öğretici metinler bulunuz

METİN ÖRNEKLERİ

MUKADDİME
Mâdam ki bir hey’et-i ictimaiyede (sosyal toplulukta ) yaşayan halk bunca vezaif-i kanuniye ile mükelleftir (kanuna ait vazifeler ile yükümlüdür), elbette kalen ve kalemen (sözle ve kalemle, sözle ve yazı ile) kendi vatanının menafiine (yararına) dair beyan-ı efkâr etmeği ( fikirlerini açıklamayı) cümle-i hukuk-ı müktesebesinden addeyler (kazanılmış hakları arasında görür). Eğer şu müddeaya (iddiaya) bir sened-i müsbit (ispatlama belgesi) aranılacak olsa, maarif (eğitim) kuvveti ile zihni açılmış olan milel-i mütemeddinenin (medenî milletlerin) yalnız politika gazetelerini göstermek kifayet edebilir (yetebilir).
Bu mebhas (konu) , Devlet-i aliyye’ce (yüce devletçe) dahi nev’amâ (bir bakıma) müeyyeddir (doğrulanmıştır) ki Meclis-i âlî-i Tanzimat’ın (Tanzimat Yüksek Meclisi’nin) teşekkülü (kuruluşu) sırasında kavanîn ve nizamata müteallik levâyihin (kanun ve nizamlarla ilgili tasarıların) tahriren arzolunması (yazılı olarak sunulması) için umuma (halka) me’zuniyet-i resmiye (resmî izin) verilmişti, hattâ Hükûmet-i seniyye’nin (Yüce Hükümetin) müsaadesi ile, dâhil-i memalik-i Osmaniye’de teb’a-i gayr-i müslimenin (Osmanlı memleketleri içindeki müslüman olmayan azınlıkların) kendi lisanları üzre hâlâ çıkardıkları jurnaller (gazeteler) bile, belki hukuklarından ziyadece serbesttir; fakat asıl Osmanlı gazetelerinin bahsine gelince, gayr-i resmî bir varakanın (özel bir gazetenin) devam üzre çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar millet-i hâkimeden (hâkim olan, çoğunluğu teşkil eden milletten) hiçbir kimse ihtiyar-ı zahmet etmemiştir (zahmete girmemiştir, çaba göstermemiştir). Hele şükürler olsun, saye-i adalet-i seniyyede (yüce adaletin sayesinde) telâfî-i mâfat müyesser oldu (kaybedilen hakkın kazanılması mümkün oldu). Şöyle ki : Bu yolda Türkçe bir gazetenin neşri istid’âsına (yayınlanması isteğine) dair geçenlerde takdim olunan müzekkirenin (dilekçenin) meâlini musaddak (içeriğini onaylayan) Meclis-i maarif-i umumiye’den verilen mazbata üzerine (Genel Eğitim meclisi tarafından verilen tutanak üzerine), Meclis-i hâss-ı vükelâ-yi fehhâm’da ( anlayış sahibi Vekiller Meclisinde) dahi keyfiyet istihsan (bu dilekçe onaylanmış) ve ol bâbta (o konuda) müsaade-i seniyye-i cenab-ı mülûkâne şayan buyurulmuştur (Padişah tarafından izin verilmiştir) ve bundan başka her def’a çıkarıldıkça bir nüshası, lâyık olmadığı hâlde huzur-i hümayuna takdim olunmak hususuna (Padişaha takdim edilme şerefiyle ) irade-i mahsusa-i şahâne teâkuben (Padişahın arzusuna uyularak) şeref-efzâ-yi sudur olmuştur (şereflendirilmiştir). Bu veçhile sâbık ve lâhık ve lâhıkı sâbıkına faik olarak zuhura gelen teşvikat-ı celilenin ifa-yi teşekküründe lisan-i hâlimizden müstebân olan aczimizi, âcizâne umuma dahi ilân ederiz ( Bu tarzda, önce ve sonra yapılmış olan teşviklere, sonrakileri öncesinden daha hararetli olan bu desteklere teşekkür etmedeki aczimiz şu halimizden bellidir, ancak bu aczimizi de açıkça herkese ilân ediyoruz. )
İmdi işbu gazete ahval-i dâhiliye ve hariciyeden müntehap ( iç ve dış olaylardan seçilmiş) bâzı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile sair mevadd-i nâfiaya dair mebahisi ( çeşitli bilgilerle diğer yararlı konuları) neşr-ü beyana vasıta olacağından nâşî (yaymak ve dile getirmek için bir araç olacağı için ), Tercüman-ı ahval ünvanı ile tesmiye olunmak (adı ile adlandırılmak) münasip görüldü. Ta’rife hâcet olmadığı üzre kelâm, ifade-i meram etmeğe mahsus (düşünceleri anlatmaya yarayan) bir mevhibe-i kudret (Tanrı hediyesi) olduğu misillû (için) , en güzel icad-i akl-ı insanî (insanın zihnî icadı) olan kitabet (yazı yazma) dahi kalemle tasvir-i kelâm eylemek fenninden ibarettir (sözü anlatmak sanatından ibarettir); bu itibar-i hakikate mebnî (bu gerçeği göz önünde bulundurarak), giderek (gittikçe), umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede (bir dille) işbu gazeteyi kaleme almak mültezem olduğu (bu gazeteyi yazmak gerektiği ) dahi makam münasebeti ile şimdiden ihtar olunur (yazar olarak şimdiden haber veririz).
Değil mi Tanrı’nın ihsânı akl-ü kalb-ü lisan,
Bu lûtfu etmelidir fikr-ü şükr-ü zikr insan.
“Akıl, gönül ve dil Tanrı’nın insanlara lûtfu değil midir? “İnsanlar Tanrı’nın bu lûtfunu düşünmeli, ona şükr etmeli, ve şükrünü ifade etmelidir.”
ŞİNASÎ
Tercüman-ı Ahvâl
( 9 Teşrinievvel, 1277 )
22 Ekim, 1860
Kaynak: Şinasî, Makaleler, Külliyat IV, Fevziye Abdullah Tansel, Ankara, 1960, s.2.

Rönesans hareketi hakkında bilgi bulunuz

Rönesans nedir? Hakkında bilgiler

Rönesans’ın kelime anlamı “yeniden doğuş”tur. İlk olarak İtalya’da ortaya çıkan Rönesans, 15 ve 16 yüzyıllarda Batı Avrupa’da edebiyat, sanat, bilim alanındaki gelişmeleri ifade eder

Rönesans Neden Başlamıştır?

  • İspanya’daki Endülüs Emevi Devleti ve Avrupalı gezginler ile ticaret adamlarının (Burjuvaların) aracılığı ile İslam Medeniyeti tanınmış, birçok icat, bilgi Avrupa’ya taşınmıştır.
  • Matbaanın geniş kullanım alanına girmesiyle yeni buluş ve düşüncelerin yayılması.
  • Avrupa’da kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkârları himaye eden varlıklı kişilerin (Burjuvaların) ortaya çıkması.
  • Coğrafi Keşiflerden sonra zenginleşen Avrupa’da, sanattan ve edebiyattan zevk alan bir sınıfın (Burjuva) ortaya çıkması.
  • Antik çağ (Eskiçağ) eserlerinin incelenmesi
  • İstanbul’un fethinden sonra Bizanslı bazı bilginlerin İtalya’ya göç ederek eski Yunanca’yı öğretmeleri ve eski eserleri tanıtmaları.


Rönesans Neden İlk İtalya’da Başlamıştır?

Rönesans, 14. yüzyılın sonlarında İtalya’da başlamıştır. Rönesans’ın ilk önce İtalya’da başlamasında; İtalya’nın coğrafi konumu, ekonomik durumu, dini ve tarihi önemi, siyasal durumu ve İslam Medeniyeti’nden etkilenmesi önemli rol oynamıştır.

İtalya’da Rönesans, 14. yüzyılın sonlarında Hümanizm ile başlamıştır. Hümanizm; Eski Yunan ve Latin kültürünü en yüksek kültür örneği olarak alan ve Ortaçağ’ın skolastik düşüncesine karşı Avrupa’da doğup gelişen felsefe, bilim ve sanat görüşü, insanlık sevgisini en yüce amaç ve olgunluk sayan bir düşüncedir.

İtalya’da Eskiçağ’dan kalan antik eserleri incelemek ve benzerlerini yapabilmek amacıyla akademiler kurularak Yunanca, Latince ve İbranice metinler incelendi. Hümanizma, insanın kendini tanımasına, yasalarını yapmasına ve haklarını korumasına zemin hazırlamıştır.
Rönesans’ın Sonuçları

  • Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı.
  • Skolastik düşünce yıkıldı. Düşüncede serbest bir ortam doğdu.
  • Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce ortaya çıktı.
  • Kilise’nin otoritesi zayıfladı. Bu durum Reform Hareketlerini başlattı.
  • Bu döneme kadar bilim, sanat ve medeniyet alanlarında İslam Ülkeleri öncülük yaparken, Rönesans hareketleriyle Avrupa Ülkeleri öne geçti.
  • Avrupa’da insan faktörü öne çıktı. İnsanlar kendi haklarına sahip çıkmaya başladılar.
  • Resim ve tasvir anlayışı gelişti. Mimaride gotik tarzı terk edilerek barok ve rokoko üslubu geliştirildi. Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, sadelik ve tabiiliktir.
  • Rönesans’la, Fransa’da sanat; Almanya’da dini tablo ve resimler; İngiltere’de edebiyat; İspanya’da resim ve edebiyat alanında gelişti.

Rönesans Döneminde Yenilikler
Rönesans hareketi ilim ve teknikteki ilerlemenin yanı sıra insan ve tabiat sevgisini de beraberinde getirdi. Rönesansın öncüleri, sanat faaliyetlerinin yanı sıra edebiyat, tarih ve arkeolojiye de önem verdiler. Resim ve tasvir anlayışı gelişti. Mimaride gotik tarzı terk edilerek “barok ve rokoko” üslubu geliştirildi Bu barok ve rokoko mimari yapıları çok kaba ve ihtişamlıydı bu yüzden Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, sadelik ve tabiilik olmuştur. Yani kaba ve ihtişamlıktan daha çok sadelik ve ölçülüğe, doğallığa yönelik sanat eserleri ortaya çıkarmışlardır.

İtalya’da başlayan Rönesans hareketi kısa zamanda bütün Avrupa’da yayıldı. Rönesans daha ziyade Fransa’da sanat; Almanya’da dini tablo ve resimler; İngiltere’de edebiyat; İspanya’da resim ve edebiyat alanında gelişti

Ziya Paşanın hayatı , fikirleri ve edebi görüşleri hakkında bir araştırma yapınız

ZİYA PAŞA 1825-1880)
  • Şinasi ve Namık Kemal’le birlikte Tanzimat’la başlayan yeni Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç sanatçıdan biridir.
  • Ziya Paşa meşrutiyetçi ve toplumcu bir şairdir.
  • Çeşitli devlet kademelerinde çalışmış, politika ve sanatla uğraşmıştır.
  • Düşünceleriyle yenilikçi, yapıtları ve yaşantısıyla eskiye bağlı bir sanatçı olan Ziya Paşa’daki tezat ve ikilik hem yaşantısına hem de yapıtlarına yansımıştır.
  • Hürriyet gazetesinde çıkan “Şiir ve İnşa” makalesinde Halk edebiyatını ve dilini savunur, gerçek şiirimizin halk şiiri olduğunu belirtmiştir.Bir süre sonra hazırladığı “Harabat” adlı antolojide Divan şiirini yücelterek Halk şiirini kötülemiş ve halk ozanlarının şiirlerini “eşek anırması” olarak nitelemiştir.
  • Ziya Paşanın yaşadığı bu çelişkiye Namık Kemal tepki göstermiş ve onu eleştirmek içinTahrib-i Harabad adlı eleştirileri yazmıştır.
  • Hem biçim hem de hayalleri ve duyuş tarzı bakımından divan şiirine bağlıdır.
  • Divan şiiri nazım biçimlerini kullanan sanatçının lirik sayılabilecek gazelleri vardır.
  • Sade bir dili savunmuş, beğenmiş; ancak Arapça, Farsça tamlamalarla yüklü bir dil kullanmıştır.
  • Hece ölçüsüyle yazdığı birkaç türküsü dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.
  • Tanzimat Edebiyatının bütün özelliklerini taşır. Tanzimat Edebiyatını oluşturan dört önemli etki (divan şiiri, mahallileşme etkisi, Batı etkisi, âşık tarzı) onun şiirlerinde ve düz yazılarında görülür.
  • Türk edebiyatında terci-i bent ve terkib-i bent türlerinin en önemli şairlerindendir.
  • En ünlü şiiri Terkib-i Bent DÖNEMİNİN SOSYAL BİR ELEŞTİRİSİDİR.(Ziya Paşa bu şiirini Bağdatlı Ruhi’ye nazire yazmıştır)
ESERLERİ VE TÜRLERİ

 

  • Hiciv: Zafername
  • Düzyazı: Rüya
  • Mektup: Veraset Mektupları
  • Şiir: Eş’ar-ı Ziya
  • Makale: Şiir ve İnşa
  • Anı: Defter-i Amal
  • Tercümeleri: Viardot’tan Endülüs Tarihî‘ni, Cheruel ile Lavallee’den Engizisyon Tarihî‘ni, J.J. Rousseau’dan Emil‘i, Moliere’den Tartuffe‘ü tercüme etmiştir.

Muallim Naci’nin hayatı , fikirleri ve edebi görüşleri hakkında bir araştırma yapınız

  • MUALLİM NACİ (1850-1893)
  • Tanzimat edebiyatı ikinci döneminin önemli şairlerindendir.
  • Eski edebiyat-yeni edebiyat tartışmasında eskiyi benimseyenlerin öncüsü olmuştur.
  • Tanzimat döneminde yaşamasına rağmen -medrese kültürünün etkisiyle- Divan edebiyatı anlayışını savunmuş, eski edebiyat ile yeni edebiyat mücadelelerinde eski edebiyat taraftarlarının lideri olmuştur.
  •  Recaizade Mahmut Ekrem ile sanat konusunda giriştiği tartışmalardan dolayı yeni sanatın karşısında gösterilmiştir. Oysa aruzu konuşma diline uygulamakta, Türkçenin sesine özgürlük kazandırmakta Tanzimat şairlerinin ilerisindedir. Edebiyatımızdaki hızlı ve aşırı değişim döneminde düşünceleri iyi anlaşılamamıştır.
  • Divan edebiyatına, Batılı bir görüşle ilk dönüşü o yapmış; ilk şiirlerinde Nedim’in şuh edası göze çarpar.
  •  Çağdaşları gibi şiirin konusunu genişletmiş, tabiat tasvirlerine önem vermiş, aruzu Türkçeye çok iyi uygulamıştır.
  •  Yüreği ile eskiye aklı ile yeniye bağlıdır.
  •  Şiirlerini sade bir dille ve aruz ölçüsüyle yazmıştır.
  •  Çocukluk yıllarını anlatırken dilimizin en güzel nesir örneklerini vermiş; en güzel, en sade Tanzimat nesri(düzyazısı) onundur.
  •  Muallim Naci, Recaizade ile girdiği kafiye tartışmasında, göz için kafiye anlayışınısavunmuştur. Bu kavga büyük yankı uyandırmıştır.(kafiye göz için mi kulak için mi tartışması nedir? AYRINTILAR İÇİN TIKLAYINIZ LÜTFEN)
  •  Edebiyatımızın köyü anlatan ilk şiiri olan Köylü Kızların şarkısı Muallim Naci’ye aittir.
  •  Demdeme adlı eserinde, Recaizade ile yaptığı edebi kavgaları toplamış, Recaizade’nin Zemzeme adlı eserine karşılık vermiştir.
  • Arapça,Farsça ve Fransızcadan çeviriler yapmıştır.


Şura-yı Ümmet Gazetesi hakkında bilgi toplayınız

ŞURA-YI ÜMMET GAZETESİ HAKKINDA BİLGİ

Paris ve İstanbul’da yayımlanan gazete (1902-1910). Paris’te yapılan I. Jön Türk Kongresi’nden sonra Ahmet Rıza ve arkadaşları tarafından çıkarıldı. Türkçülük düşüncesinin ilk savunulduğu yayın organlarından biri olan gazete, Ahmet Rıza ve Samipaşazade Sezai tarafından yönetiliyordu. Daha sonra İttihat ve Terakki’nin yayın organı oldu. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yayımını İstanbul’da sürdürdü.


Tanzimat dönemi edebiyatçılarının oldukça fazla öğretici metin kaleme almalarının sebebi neler olabilir ?

Toplumu eğitimek ve bilgilendirmek için oldukça fazla öğretici metin kaleme almışlardır… Tanzimat edebiyatçıları sanatı toplumu eğitmek için bir araç görmüşler , “fayda”yı ön planda tutmuşlardır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir